Aşkın Ebabil KuşlarıKayışı kopmuş Rus tüfeği gibi Upuzun yatarken aramızda kırgınlıklarımız ve Kırıp döktüklerimiz… Aşk, sırça köşkünde artık ağırlamaz bizi Allayıp pullasak da Kırk yamalık gibi eğreti durur üstümüzde Aşkın kadife kaftanı Sahte mutluluk gülüşleri dağıtıp Gürültülü kahkahalar atsak Doğum lekesi gibi sırıtır yüzümüzde mutsuzluk İç kanama gibi içimize akar hüznümüzün kanı Girenin geri döndüğü çıkmaz bir sokak Postacıların bile bilmediği yitik bir adresiz artık Issız, sapa İçimiz dersen… İçimiz tam takır İçimiz talan edilmiş bir vaha İçimiz Kerbela… Sakın bir başkasını suçlayıp ta bizi s/aklama Kendi karanlığımızdan korka korka Korktukça, yeni acılar doğura doğura Biz sis bombaları döşedik aşkın patikalarına Biz cevapsız bıraktık bütün soru işaretlerini Biz aşkın ahını aldık… Şimdi, şeytan taşlar gibi taşlıyor bizi Aşkın ebabil kuşları En kuytuda bile kükürt ateşleri yağıyor üstümüze Lût kavmi gibi lanetlendik… Artık, ben Kuyu’suz Yusuf, sen Yusuf’suz Züleyha Aşksa… Kayıp bir ülke içimizin talan olmuş atlasında Belki Babil… Belki Gamora... Hak eden hak ettiğince yaşasın aşkı Aşk, selam bile vermesin artık Bizim gibi korkaklara… |