KARANFİLCİ KADINŞarapçının biriydi Karanfilci Kadın. Bakışı bozuk para gibi harcardı adamı. Çocukluktan arta kalan bir kolyeydi bahtsızlığı. Ve gümüş bir zincirle boğazına bağlıydı. Leş gibiydi belki pek çoğumuza göre, En adisinden tütün kokardı üstü, başı. Kızınca; sadece cümleleri pisleşirdi, Küfrün bini bir paraydı. Soğuk ve beyaz bir geceydi onu ilk gördüğümde. İçini dökmüştü bana, Karanfil hırsızlarını anlatmıştı, Nasıl da ekmek parasını çaldıklarını, Ve bunu, Neden yaptıklarını sormuştu bana. Altı üstü on sayfaya sığacak ömrünü, Bir şişe şarap, bir paket sigaraya anlatmıştı. Şarapçının biriydi Meryemce Kadın. Yüzünde, bir evin yalnızlık duvarları vardı. Bembeyaz ve buz gibiydi bakışları. Yorgun adımlarla yanınızdan gelip geçerdi çoğu kez, Bazen de hep aynı köşesinde, Kırık dökük bir sandalyede otururdu. Yakıp bir sigara, Düşünürdü karanfil rengindeki düşlerinin nasıl solduğunu. Nasılda yıllarının çalındığını ve kaybolduğunu. Yalnız bir hayatı vardı anlattığına göre. Bir kumar masasında, satmıştı babası adamın birisine. Sonrası malum; Önce genelev sonra da hapishane. Tak etmiş bir gün canına; Delik deşik etmiş pezevengini bıçakla. Ne sevmiş ne de seveni olmuş yani. Sonrasında, Kırık bir ayna gibi tutmuş yalnızlığını. Her bakışında, bir kez daha kesilmiş kalbi. Hep yaralıymış yani. Aylar sonra öğrenmiştim; Karanlık ve karanfil kokan Bir sonbahar akşamıymış göçüp gittiğinde. Ya da ”çilesi bittiğinde” kendi tabiriyle. Kendisine yazılan masalını yaşayan, Kendi düşlerini yakan, Pek az insanın hikayesini bildiği biriydi. Bilmeyenler için, Şarapçının biriydi Karanfilci Kadın. Bana göre de, Acı ve hüzünlü bir hayatı vardı. Meryemce,kendi halinde bir kadındı. |
Tebrikler şair