DÜŞLERİMDEKİ ELLERKaranfil şehirleri , nasıl yıktı gece? Ölüler omuz omuza yattılar düşümde. Kanlı çarşafları düşürmüş de, Aynalarda bir daha göremem diye. Yok olmuş bir sessizliğin ninnisiyle, Annem, düşlerimde ellerimi yıkıyor. Ve tüm günahlarım akıp gidiyor. Arınıyorum, O ninnide uyuyan bebek oluyorum. Çocukluğumda, gece yıkılan şehirler vardı. Neydi ki sebebi? Neden gömülüp gitti, Denizlerim, sokaklarım, insanlarım neredeydi? Sen bile bir daha göremem diye, Kaybolmuş bir yalnızlığın gölgesinde, Ellerinle yüzümü yıkıyordun. Ve tüm özlemlerim akıp gitsin diye. Düşlerimde; Simsiyah yelkenlerle göğe açılan martılar vardı, Kayıp gitmiş kimsesizliğin eşiğinde. Gidenler kadar dönenlerde vardı. Senin gibi mesela; O çocukluk, o ilk gençlik aşkıyla, Damla damla düşerdin yağmurlarla dudaklarıma. Annem, her gün düşlerimde ellerimi yıkıyor, Şimşekler çakıyor, sanki uyanayım diye. Bilir misin ne zordur, Her gün ama her gün, Tekrar veda etmek birisine. Uyanıyorum ve veda ediyorum anneme. Ama tertemiz, hatalarımdan arınmış uyanıyorum. Şimdi, Elimde bembeyaz bir yalnızlığın parçasıyla, Sen de dudaklarımdan dökülüyorsun bir ıslıkla. Yüzümü yıkıyor ellerin, Akıp gidiyor göz yaşlarım. Ellerine bulaşıyorum. Peki ama, Ne oldu gece yıkılan karanfil şehirlere? O çocukluk, ilk gençlik aşkıyla, Kaybolmuştum bir eylül sabahı, Yok olmuş bir sessizliğin ninnisiyle. Şimdi sen yağmurlarda üşüyen sokaklarda, Düşürürken bir parça bulutu kaldırımlara, Elimden tutuver ki, bir daha görebileyim diye. Ve sen sokaklarımda üşüyen çocuklardan, Bir parça anı bırakırken geçmişe, Elimden tutuver ki; Denizlerim, sokaklarım, insanlarım, Hatta sen bile, Yok olmuş bir yalnızlığın eşiğinde, Yine kaybolacaksanız eğer, Tut ki ellerimden, bende geleyim sizinle. |