ÖPTÜM LALENİN AYAK UCUNDAN
“Her kadın
mezar kadar derindir o izin vermeden çıkamazsın” demişti ismini saklı tutmak istediğim bir kadın Sonra bir baktım her gün azar azar ismine gömüyorum kendimi Bileklerimde ve boynumun kenarında rujlu dudaklarıyla dolaşmasını yasakladım Çünkü hep dişlenmiş bir alfabenin harflerinden kelime yontuyordu Zincir sesini ülkesi zannediyordu Yüzüme uçurummuşum gibi bakıyordu Çünkü iskeledeki kırık tahtalar için üzülüyordu Öpülmemiş çocukların çorak gamzeleri için Okunmamış şiirlerin küskün imgeleri için Yarım yamalak döşenmiş kaldırım taşları için Bozulmuş atlıkarıncalar ve kaydıraklar için Kaybolan küpeleri kaçmış çorapları için Ya bileklerim? Ya ferini yitirmiş gözlerim? Soyundum ona dair her şeyden -zordur gölgenden bile yakın olandan soyunmak- Babamla daha çok konuşmaya başladım Elim değmişken sigarayı azalttım Ekmeği bile kör bıçakla kestim Yağmur yağarken perdeleri kapattım ... Vav gibi büküldüm bir gün ve aynada ilk defa kendimi gördüm Soyundum evet üzerimde hiçliği unutturan dar elbise gibi duruşundan Acıkmış kuyu gibi kokan koynundan ... Vav gibi büküldüm bir gün ve secdeye kapanıp lalenin ayak ucundan öptüm Zamana yırtılmamayı becerebilirse insan nefret etmemeyi öğreniyor içindeki yangından ve sağ çıktığı her enkazdan Öğreniyor kapatılabildiğini tüm kapıların Bir cümlenin kapısı mesela bir kitabın bir hayatın… Bir nokta ile bazen bazen arzusuz ellerle bazen de paslanmış küreklerle İnsan içinde yaşamayı da öğreniyor zorda kalınca kısılıp kaldığı tabutun Bu arada bir kapı kapanmayınca diğer kapılar lal oluyor biliyor muydun? “Her kadın mezar kadar derindir o izin vermeden çıkamazsın” demişti Çıktım Elifin avucunda çıktım Gökte üç kapı açıldı sonra gördüm Biri balık sahibi Yunus’a biri kuyunun koynundaki Yusuf’a biri de -kül olduktan sonra ancak- vav gibi bükülen bana… Özgür Saraç/Râzı 230822denizli |