Fenerbeyaz ve kızılın renginde dalların rüzgâr kokan hışırtısı iki gözümün ağrısına biçimler çizerken kokladığım çiçeklerden çöl’e tüy kaçar yol bu yokuşlara pencere sürer sarar kenti dağ karanlığı fener parmağımın ucunda ağaç tepeleri uğultuların geceye ak doğumu ve utangaç bir çoban sesi bahçesinde sabrın daracık yolların boy veren kıvrımlarında saksı ay uysallığında yasladım gövdemi camlara nabzıma dolaşan toprağın mayasında soluyorum ellerimi gözleri açık giden kuyuların odalarında sokaklar.. gurbete ç/ekiliyorum bir imgeye düş vurur bir çanağa su verir gibi soluğumda yaşam gümüş yelkenlere binip gecede yıldızları sayıyorum ah benim esinli uykumun cenk türküsü ırmaklar uzat yorgun damarlarıma bahçede giz gökyüzü söylencesi kuşlarla sesimi bağırır yeryüzüne yol bu yokuşlara pencere sürer sarar kenti dağ karanlığı fener .... |
Gezegenimizde yaşayan herşey tükeniyor.
Bahşedilen nefes sayısı,
Zaman tüneline giren ne varsa bir bir tükeniyor.
Şiirse asla tükenmiyor.
Bazen gökkubbedeki yıldızlar gibi, bazen de yürek feneriyle,ışığıylr karanlıkta kalmışlara "yol" olmaya devam ediyor.
.............
Tesbih kelamı,
Yüreği şiir dediğimiz sanatın tılsımıyle efsunlanmış kalem.
Yüreği şiirle atan şair.
Ucu bucağı olmayan bir birikimin şehridir kalemi.
Hani bazı şeyler süslü ifaderle anlatılmaz, sadece hissedersiniz ya,
öyle işte.
Işıklı bir okyanus maverası..
Gökyüzü söylencesi
Bir kuş serenadı.
....
Şiir, zarif ışığıyla gözlerimizi ışıtıyor.
Onun kelamı zaten gönlüne yakışanı yazar hep.
İmamesi sağlam ve sıkı sıkıya bağlıdır taneciklerine.Tanecikleri de zümrüttendir ha, böyle bilene.
Şair, akılla yürek arasındaki o köprüden geçmeyi çok iyi biliyor.Bizim gibi tökezlemeden, ayağı yerlere takılmadan, vakur ve dik bir başla yürüyor hep.
Şiirdeki i mgeler, harikalığı hak ediyor.Yürek gücüyle tasarlanmış çünkü.
Yürek terinin ürünü bunlar.
Şiir bu,
Yokuşları bile dümdüz tırmandırır.
:)
Tebessümle