duyulmayan çığlık
sesleniyorum duyan yok
sesim sessizlik duvarına çarpınca anladım. her şey susmuştu artık dili yoktu acının. durmuştu zaman. anlamsız git geller yaşanırken. o acı haber böğrüme saplanınca anladım. çaresizliğin zehri bulanırken akıtıp duruyordu yüreğime... her anıda o geliyordu ama artık yoktu. artık resimlere bile bakmıyoruz hüzün koca bir duvar. acılar ise dayanılmaz, yoklukların sefa sürdüğü hayatın çilesi. çilekeş gözlerdeki mahzun gölge. hüznünü yansıtan o üzgün bakışlar. düşündükçe içimi sızlatan anlar. geçip gitti senli zamanlar seni alarak. kaç özleyen var geride kalan. hangi sinede kaldı izlerin bilmem. ateşin hangi sinelerde. zamanın mahkum ettiği yalnızlığında sen bir dramın kucağındaki sessiz çığlıktın kimselerin duyamadığı. zaman kendi sessizliğinde boğarken seni. duyulmayan sesin renksizdi. geçmişi düşünüyorum geçmişte kalan seni. iyiliğe adanmışlığını, dost yanını zamanın oynadığı oyun bir türlü sana doğru uzanamayan o eller geç kalmışlığın fütursuzluğunda anlamsızlaşırken. semada çınlıyordu selası garibin. o an sızlar burnumun direği geç kalmışlıklara. hatıralardan imtina etmek imkansız. sarılıp ayrılığa veda edememek, pişmanlığın olmayan telafisi dolmayan boşluklarda gezinirken. hatıra gibi bıraktığı iz. ve o son halin. düşündükçe geçmişe doğru gidiyorum. söylenecek ne çok şey var da. söylemedim söyleyemedim. ondan susuyorum. Mehmet Demir 01.04.2022 Ankara |