Serçelerkeskin bakışlarında demir duvarlar mıhlar gözleri gün kanatlarına evlerin tepelerinde serçeler alınları değen karanlığa güneşi koyar ölümden evvel mutlaka sabahı görürüm çocukları öpüyorum çıplak tenlerde öyle ufak yürekleri... taş bahçelerde çiçekler günaydın gülücükler avuçlarımda hepiniz birer huzurlu uykunun tül ay’ı çivi gibi saplanan tomurcukların keyfinde sürüyorum eteğimi yere uzun kirpiklerin ıslak yangınlarını kundaklarken göğsüm ararım mutluluğun gizini toprağa sımsıkı dokunan ölülerde yüzünü rüzgara dönmekten korkmuyor gölgeler sabahlar türkü doğurduğunda dillenen vapurlara keşke kendimi bulsaydın hüznün adımlarında uzaklar da yüklenip gitmezdi cepleri dolu şiirleri olsun göçen her kavganın ardından kent maviyi sırtlanmakta Mayıs yeşili sokakların düşlerine artık yağmur gibi ağlayabilirsin gözümde anne bahar ağrımaz kara bulutlarda şimdi nereye gitse ruhun ağzından öper serçeler ki yalnızlığa dikili ağaçlar ve onarılmış akşamlar göğe dağılan köklerimdir benim ...... |
nereye gitse ruhun
ağzından öper serçeler
...
Güneş değil, inandım serçeler başlatıyor sabahı...
_______________________________________ Şükrü Erbaş