Haziran bakışlı geceyalnızlıktan korkan gözlerimle duruyorum ölümün ağzında yüzümü dar vakitlere aldığından beri güneşi içemiyorum senden ve avucumun içinde titreyen kuşa sevdalanıp dağıtıyorum yeryüzünden adımı ay’ın şavkına artık hiç oturamıyorum soğuk taşlara ayak sesimi işiten zaman yol kenarında ürperiyor koyup koyup gidiyorum kendimi bahar artığı günlerine hangi yanından doğsam göçüyorum böyle böyle alışıyorum haziran bakışlı geceye tek başıma sesim kullanılmayan güne çarpıyor çırılçıplak kıyamet oluyorum akşam sözlerimde içimdeki şeytanı yontup keşke uzanıp yatabilsem göğsünde hiç durmadan uslu bir saate takılı kalan aklım sessizce birleştirdiğimiz hayalinden karanfil sökse ölümü emerken masumiyet hep yüreğinle ağlıyorum ve senden ufak ufak adımlarla yürüyorum küçük molalara bir ucu sende rengimi kurtarmak isteyen sabah böyle böyle alışıyorum haziran bakışlı geceye tek başıma yalnızlıktan korkan gözlerimle duruyorum tek yataklı odanın eşiğinde yüzümü boş sokaklara aldığından beri güneşi isteyemiyorum senden ve avucumun içinde çamurla oynayan şiir çocuklarım kalbimden tabut tabut taşıyorum daha doğmadan mavinizi ah hangi heyecan kaplar şimdi ömrümün yarısını yanağının çeyreginden de akıyorum yeminli sözlerinle saklı bakışlarının içinden bir intihar kaldı bana ne olur sakla yüzünü ben yaslanıp uyurum ölüm çiçeğinde keşke gecenin beliren hilalinde sadece bana yansa lacivert ışığın dilsiz gülüşlerimle kan yağmazdık gül tenine biliyorum şimdi hep sancıyla yerleşiyorum koynuna avutup imgelerimi koluna takamıyorum ve biliyorum gitmeseydi ellerim ellerinden ölüm sapmazdı beyaz yolunu ahh haziran bakışlı gece böyle böyle alışıyorum dağ yüreğindeki yokluğuma ..... |
oluk oluk yudumlandıkça avuçlarda, şiirin serinliği arıyor.
Haziran'dı,
Baharın son demleri ..
Henüz uykusundan yenice uyanmış yeşilin kendine geldiği ..
Sıcaklığın, sevdanın delice aktığı zamanlar..
Çiçeklerin kemale erip meyveye durduğu ..
Işığın çimenlik üzerine altın tozları gibi yayıldığı zamanlar.
Ama ortada öyle bir yokluk var ki,
bir üşüme çöküyor anlara.Bir durgunluk ve bir üzünç.
Soğuk oluyor herşey.
Ürpertiyor..
Tir tir titretiip duruyor zerreleri.
Üstünü örtecek bir elin, sarıp sarmalayacak bir duygunun,
bir özlemin uzaklığı,
şubat ayazı gibi çarpıyor insanın yüzüne.
Donuk oluyor herşey
Sönük ve mat.
İnsan ne yaparsa yapsın alışamıyor bu durumun eziyetine.
Yalnızlık kaderi
Ansızlık tek mevsimi oluyor.
Hayâllere ve şiirlere sığınıyor sonra.Habihâl ettiği tek kişi kendi içi ve içinden dökülen kelimeler.
Zorunluluktan yaşıyor, ölmeden ölmeyi öğreniyor.
Beklenmedik nice ağrılarla tanışıyor, nereye çevirse yüzünü, yalnızlığını görüyor orada..Yalnızlığ el sallıyor vera.
Böyle böyle alışıyor işte.
Ne kadr acı ve zor olsa da.
....
Kurgusu yine bir yaşanmışlık hikayesine göndermede bulunuyor şiirin. Ama örgüselliğindeki güzellik, şiir zevkimizi hüzünsel bir tatla taclandırıyor.
Şiir okumanın büyüsüyle kaptırıp gidiyoruz kendimizi.
Ruh, şiirle tatmin oluyor.
Ruh, şiirin sanatsal dokusuyla lirik bir havaya karışıyor.
Şiir soluyor
Şiir içiyoruz.
Gözler de keza, şiirin betimsel,
o kendine has görsel ışıklarıyla rengarenk bir huzmeyle tebessüm etmeye başlıyor.
Şiir bu.
Ruh dinginliği
Göz ucu aydınlığı.
Tebrik ediyorum
Saygılar..
Sağlıcakla hep.