İştiyakEy ipek hislerle dokunmuş zaman, Özlemle dolmuş ruhuma mekan. Sahilde savrulmuş yalnız bir iz, İçimde derindir sevgim deniz. Perde perde hüzün sarar her an, Farsça sözlerle süslü cihan. Lal olmuş dudaklarda saklı hayal, Aşk bir duadır, bir yâr-i visal. Allah’ım, kalbim ezel yolcusu, Yolumda sükûnet, gözde uykusu. Hasret, bir yıldızdı göğümde eski, Şimdi karanlıklar perdeyi keski. Neden bu ayrılık, bu elem neden? Gözlerin zehrinden içer kederden. İsyan mıdır aşk, yoksa bir teslim? Sensiz bu ömrüm, zehr-i kesîm. Ey ruhu güzel, ipek bakışlı melek, Adını anınca titrer felek. Gözlerin göklerde sanki serap, Sana muhtacım, hey nazlı hitap. Ruhum gecelerde dolaşır tenhâ, Zehir olur yokluğun her sabâ. Kalbim, hicranını yüklenir her dem, Ağlar yıldızsız, mehtapsız âlem. Dökülür Farsî sözler avuçlarıma, Aşk bir destandır rüyâlarıma. Leylâ’nın aşkıyla yandı bu gönül, Mecnun misali oldum bîçârel. Şimdi yâdınla dolup taşar dilim, Gülüm, her zerremle sana mâil’im. Ey ruhu cennet, ey kalb-i cihan, Yüreğimden akan her söz bir ferman. Zaman harap, dünya viran ey yar, Gözlerin aşkıma bir mahşer diyar. Dudaklarım dualar taşır sana, Bir sözle sar beni, ey yar, bana! Bu şiir, aşk ile yalnızlık arasında, Bir yıldız misali kayar zamanla. Ey Yâ Râb, sen bu hasreti kaldır, Kalbime huzur, ruhuma sabır. |