Tül...Neler olurdu gözlerimdeki pencere ağızlı göğün güzü’ne Ya karanlığın badem kokulu çiçeklerine Dinlese ayak sesimi gölgem Kuşkum olmayacak bahçelerden Dinlese ağaç Sular uyuyacak, yıldızlar, bütün uçurtmalar.. Şaşkın halimin terli aynasına Birşeyler daha olacak sonra Üşüyecek yaz yağmuru yeniden doğan dünyaya.. Almış denizin başına rüzgar şu nazlı dalgayı Kucağında uyuyan toy ikindikerin lâl sevişi dal yüksekliğince Anlatırım çekilen harfleri Bir toz çırpındıkça ışığına ay’ın gayet tabi Ölümü öldürmenin garip nefesiyle gidip geliyor kırmızı tül Baksana dudağımda arsız çocuk gülüşü Gözlerimin uzağı gördüğü yerde gök bilmem kaç kere.. Soğuğun başına toplanan yolları seviyorum Birşeyleri daha sonra Öyle ya hep yürünmez Biraz da susalım Dünyayla ölüme Anlıyorsun değil mi Saksıdaki toprağın harlı soluğunu Ah yağmur Kanatlarında morarmış kuşun öfkesi yıkadığında ayakları Çıplak şehrin bu hallerine asılıyorum Sonra Küçük bir deniz gibi ruhumda aşk’a ...... |
Tül ardından koyulaşan beyaz Dünya’ya
Her nefes alışın verişi de vardır muhakkak
Sadrımı kuşatmış kafesi yırtabilseydim
Çocuksu bir çığlıkla…
Gök mavisini sunar lâl atışı çarpmazdı hırçınca kıyıya
Toprak ölüsünü kusmuşken
Yaprak hazanda henüz yeşer/e/memişken
Bebek ilk ağıtını Yak/a/mamışken
Çocuk ilk oyuncağıyla oyna/ya/mamışken
Maşuk aşkının duvağını aç/a/mamışken
Gölgem ardımdan sürüklenirken
Yazık!
Aydınlığı mağripten beklemişim…
Tül ardından bakarken dünyaya
Nasıl sislenmez virane yürek
İnsanlığı pahasızca yutmuşsa…
Sevgili Şair’em, İçimden dökülenler bunlardı âcizane. Elbet şiirden fakir aklım başka şeyler çıkarttı da bilmem ki ne kadar ifade eder heceler?
İlk bölümde dünya halinden kendi haline isyanı sezdim ki ne çare. Sonraki bölümde ‘’Çekilen harfler’’ kuramaz oluruz tam yerinde cümleleri. Lakin en doğru cümleyi kursakta anlatamayız muhatabımıza. Lakin ne güzel söylenmiş ‘’Benim bilgim sana anlatabildiğim kadardır’’ diye. Karşı taraf anlamak istemezse…
‘’Ölümü öldürmek’’ dönersin kendine ölmeden ölene ne mutlu! Bazen çocuklaşırız bu yolda, bazen üşür, bazen durur bazen de susarak üzülürüz dünyanın ahvaline.
Final bölümü karmaşık Şairem; desem ki şehirler arsız örtünse bile namahrem çoktan değdi şehrimizin tenine…
Ruh kafesten kurtulduğunda kavuşacaktır inşallah aşk’a…
Sürçü lisanımız affola…
Selam dua ve saygılarımla…