Dünyayla konuşuyorumgün olur karışır rüzgarlara bir ses ölür tozları kaldırımların kendimden öte fırtınaya yaprak uzatır şu soğuk sokaklar gözlerini ararım çocukların bir damla suda çocuklar ki tahta at’larda doludizgin O bakırlı tası O saksıyı bırak ellerime Anne! soluğumun çıkrığında gül ilmeği yaşam ve ürpermeyle kopan uykuların gecesinde ağarmış kır’lar mor saatlerin ağzına vurmuş dünya/ dünyayla konuşuyorum yolma saçlarını karanlığın ışığını bozmadan mum’un indir perdeyi Anne! gölgelere haşr olmuş toprağın benzinde yığınca parçalar kızarmış yokluğu evlerin aydınlatırsam bir düşü alnından sana yıldız kervanlarından renkler getireceğim bir alametin gözyaşından ölümden de öteye üşümeyecek sükutun uçurumları kanatlarımda narince kuşlar Sus İncitme günlerimizi içlenen sessizliğe ... |
Ama herkesin kendi dünyası, dünyaya açılan pençeresi farklı oluyor illaki.
Onu anlamak, onu anlamlandırmak için konuşmak gerekiyor.
Hepimiz küçücük bir parenteziz onun kitabında.
Onun sessiz çığlığına kulak verip dinlemek, derdiyle dertleşmek gerekiyor.
Onu asla küstürmemeli, kızdırmamalıyız.
Yoksa sonuçları ağır oluyor.
Sevmek, sevilmek için bir dünya olmak gerekiyor aslında.Kendimizi onun yerine koymalı, kucaklamalıyız..
Aşkla
Merhametle
Sevgiyle.
Bir dünya olmalıyız hepimiz.
İyilikle kötülüğün beraberce el sallamadığı, günâhların olmadığı, yalnızca iyiliğin olduğu.
Aldatanları
Aldatılanları olmamalıyız.
Öldürmemeliyiz asla
Yaşatmalıyız.
...
Şair neden düyayla konuştu acaba.
Belli ki bir şikayeti vardı.
Belli ki yolunda gitmeyen birşeyler vardı.
Kendinden öte
Fırtınaya yaprak uzatmışsa o buz kesilen sokakların sakinleri..
Yaşını yaşayamayan çocuklarla doluysa tabutlar..
Gözlerini hep o nemli iklimin kaderine kurban ettiyse anneler,
Yazık!
Çok yazık!
Utanmalıyız!
Daha fazla kunuşup da içimiz karartma ey dünya..
Sus artık.
Dayanamıyoruz!
Şairin iç not defteri
Bunları söyletiyor gibi sanki.
Şiirle
Tebessümle kal hep şair.