Mum kakülüParçasıyız toprağın Birkaç şiirin Ve omuzlarımızda şehrin.. destursuz gireveren giz çoğalımı gülücükler gölgelerde yorgunluğun gül tomurcuğu göz buğusuna bağlanan fırtına yüzümde ay ışığıyla fısıldaştığında dans ediyor dağlar mor köpüklü dalgalarla ağaçların salıncağına binen kayığın adıdır kelamım.. karışır bu yüzden zerrelerime soluğu Ve herkes gibilerin içine ölüm ki, mavi kalabalık yalnızlığı perdeliyor güneşe sarılıyor dudaklarımda akşam şelalesi en koyu kızıl ağzımı sobelerken avuçlarımda yolculuğu yeşilin sıcak odalara uğurlanan biliyorum en kuytu dalgınlıklar saklar derinleri görmez oluruz uzağı gözlerimizdeki tozda zamanın boşluğuna sarılan üşümelerde kalır kendimiz suretimizden dökülür kelimeler belki bir Anne’nin yaşı kadar bileklerime kalınca yaslanan tarih İç sızısı kıyametler göğün derinliğinde güneşin tepeleri yüreğimin ucuna kanat gerdiğinde gövdeler saçlarıma ezgile başakları penceremde küçük kuş terletiyor bulutları sükut içinde nefese.. içinde emekleyen bahar düş içimliği üstelik bilmezken sen ıssızlığı gezerim mevsim gelinliğiyle yan yana.. mısra makamında gözlerime toparlanan ıslak toprak en çalımlı bahçelerin mürekkebini emerken hüznün’den hüzün sende güzel en çok.. mum kakülü yangın yıldız uçlu bakışlarında küçük bir çocuk ...... |
Birkaç şiirin
Ve omuzlarımızda şehrin.."
Şiirin girişine muhteşem bir kapı aralıyor şair.
Koridor duvarlarında ise şiir kalıbına girmiş nice sözün ruhunu yansıtan tablolar.
Evet parçasıyız toprağın.
Ondan yaratıldık ona döneceğiz çünkü.
Şairler de şiirin, insan da üstünde yaşadığı şehrin birer molekül parçacıkları değil midir zaten.
Kopmamak için bir mücadelenin savaşı içindeyiz..
Kolaymıdır bu parçanın bir kısmını ilerletelim, diğer kısımlarını yok sayalım
ki bir bütün kalalım.
Yarımız toprağa zincirlerle bağlıdır.İmkanı var mıdır acaba diğer yarımız göğe merdiven dayasın.
....
Bir yanda destursuz gelen gülücükler
Bir yanda ıssızlık
Bir yanda mevsim gelinliğini giyinmiş bahar sezgileri..
ve yalnızlık,
kusursuzca paylaşılan bir keder.
ve bir hüzün ki en çok bir çocuğun gözlerine yakışır.
Bir sükun denizi gibidir orda.
Bir beyaz masumiyet.
ve sul usul esen rüzgâr
saçları dalgalanan bir mum
eridikçe ve sallandıkça ruhunun
gün yüzüne çıkan o kakülleri.
Ne güzel bir şiir başlığıdır bu.
Mum Kakülü.
Hayatın , ve o hayatın içinde kendine bir yer edinen, soluk alıp veren bizin ve şiir hamallarının kısacık bir özetiydi sanki şiir
Adem babamızı topraktan yaratmadı mı Allah.
ve şiiri de yürek kaburgasından.
Hayatın bütün tonlarına yazılıp çiziliyoruz işte, şiircenin eliyle.
"ağaçların salıncağına binen kayığın adıdır kelamım..
karışır bu yüzden zerrelerime soluğu
Ve herkes gibilerin içine ölüm ki,"
işte sizi şiirin oturma odasında girerken ölümü gerçek yüzüyle karşılatan özgün bir söylem.
Daha nice farklı tonlarda mânâ derinliği içinde her bir dize.
Kimi zaman bir kıymık batıyor gözlerimize,
Kimi zaman mor bir köpükle yanyana raks ediyor içimiz.
"Bir kavganın, bir mücadelenin, çiçek açan hayatın dilidir şiir." diyor Zülfü Livaneli.
Kâh masmavi bir gökyüzü serenadı
Kâh zifiride bir yaka gülü, tebessümle gör kırpan bir ışık
Kâh boşlukta kaybolan bir ısklık..bir çığlığın anatomisi.
Tebessümle yazsın hep kaleminiz değerli şair.
Mısra makamınız yıkılmasın hiç.
Sağlıcakla hep.
-Ramazan Boran tarafından 2/28/2022 2:35:48 PM zamanında düzenlenmiştir.