N/asırlı ateşİki ayaklı göçebenin ocağı şehir rengini kızıl döktü toprak n/asırlı ateşiyle.. rüzgar sobeleyen çocuklar kırdı gözümün bademini gece yarısı mıydı neydi katran ışık başımdan savdı perdeleri oda kör şehir bir hayli yukarı tanıdım karanlığı onu yağan çiçeklerle bir sedirinde.. sır bakan aydınlığın bıraktığı defneleri avucumdaki buğdayda özledim yağladım bi güzel hüznün aynasını buldum bir ağaç sevinçler içinde çığlığını al da gel çocuk hayatın yapbozlu sütunu ılık rüzgarlara hıçkırık kala geçti göğsümden elini koy tam şuraya toprak üstü dinlencede alem’in bir yanlı canı çek içine ince yapraklı sayfayı Küller ve kuleler içinde ..... |
Büyük düşü çocuk...
Gün aydınlığı gibi, çocuk...
Büyüdü çocuklar da...
Ben yaşlandım...
Yok mu olan bitene, bir teşekkür...
Öykünüyor çocuk bir ikindi unutkaloğına...
Tanıktır bu yersiz, yurtsuz, tercüme aşka...
Çok saygımla.