Tütsüdüşe dalan suların yokuşlarında dans bulutu ayaklar ağzı şarap sarılmalara yiten kapılar eriyecek sonsuzca ve uzun gölgeler kumlara oturup ayakta yağmurla çiçeklerini sarınacak duvarlar bükülecek karanlık kuytulara sinecek ay dolu anlarla geçecek günler eşikte aşk bir lambanın közden ışığına özgür çağrılığını bilindik türküyle bırakacak yıldızları seyrediyorum sessizce oturup parmakuçlarına fısıltının penceremde sukun bağlılık Ve iç çekişleri bahçelerin sel yelpazeli toprağın gövdesiyle duyarım bütün sesleri içimde bir kaval tütsüsünü yakar inceden parlar dünya yok olmayan ne varsa yok olmayan ve gezinen yaş dolu ezginin kuş maviliğiyle kanatlarına kıvranıp kaybolan benim ...... |
güzel eserinin ismi olabilirmiş,,selamlar üstadım