BİRİKMİŞ KİRLERLE KONUŞMALAR
İki istasyon arası
Kırmızıyı seriyorum sözcüklerin altına Acıkıyorum okudukça Kabar ey iştahım Benden uzaklaştıkça güdülen boşlukta Kalbimi doyuracaksın "Doymak" Tenin uyuştuğu ruhun uyandığı denklem Değişkenin kuvveti Okşanmanın şiddetini belirler Kendimi şiire vuracağım muhakkak Ateşli başlıkların sofrasını kaşıklayan yüreğin Süreğen hikayesidir bu Yaşamak deyince Göğsümde sesler çoğalır Ben sese susarım Duyarım Nuh çağırınca Sele kapılan ağızlara dolan hüsranı Kızıldeniz’de Sığınmanın/boğulmanın zıtlığını Değişen kabukla Çürüyen kalıp aralığında Yüzünü tufana dönen bir hayat Bu yanıltan dönüşteki hazinelerin hiçliği Çağırmamış beni adımla İnsan sessizlikten korkar Kendi konuşamadığı zaman Ey hayat veren ve öldüren Ölüm hangi dünyanın özgürlüğü Cesaretimi kırbaçlamak için soruyorum Kafamızda Çelik yeleklerle girdiğimiz o büyük savaşlarda Cinnet geçirmesin cesaretimiz Kendini doğuran acı Kendini imha et Kutsadıkların Kitaplarda kalan iadesiz alıntılardır Kahramanlıklar Bir kostümden ibaret Bir biçilme meselesi Ve damarlarımıza aşılanan muştular Hangi dogmanın ninnisi Söz dinlemek Ölümcül bir deyimmiş ... |