Mavi uykusiyah yıldızla yanık otlara bakar göğsümün susuz yarası... içimin uçurum derinliği vaktin ışıklı suyuna ırmaklar durur sessizliğin mavi uykusunda dudaklarımın ıslığı gece gözlerimin gizli koyunda harlı narla ayaza büyür çılgın bir dağ doruğuyum ağaç ve buz kırılganlığında ürkttüğüm duvarlardan saklıyorum yaşımı yorgun düşlerin boşluğuna kalkan göç tenin iklim çadırı yüzümün haritası içimde gölgesiz takvimlerin kuruyan yaprakları imge kumaşıyla susmayı öğrenir yoksul avuçlarımın saklı sarnıçları ince sızıda sancılanırken uyanır saksılarda begonya yaşamın tohumundan geçerken sandığıma ölür yokladığım kaçakların kıyı tartısı.. Ahh umudu bulmanın yolculuğuna büyüyorum bir girip bir çıkıp kapılardan... her gün başka bir sırla kanatlandığım küllenmiş sözcüktür uçurtma tepeleri yeşilin ve karanlığın saçlarını tarayan aşk yurdunda çiğ rüzgar ruhum dağ eteklerinde buğulu çiçek Ey içinden geçtiğim zaman bana bir ay akşamı alıcı kuşla gel ...... |
susuz yaralar dermansız
küllenmiş sözcükler tercümanıdır
ince ağrılı kaygıların
sıfatı önemli değildir
yeter ki bir gelişe şahitlik etsin
gün güneşe değerken zamanın koynunda....
zamanı şiire kurmuşsunuz kıymetli şair....
saygımla kutluyorum