Uçurum masallarıgittin ateşine hangi güzellikten doğacağım ikliminden özlem serp selası verilsin hüzünlerin gittin düşler yaşlı çehresini düşürüyor içime sabrın med cezirlerinde sizi güneşe işledim yükünüz toprakla sesleşen suskunluğuma ışıldayan bıçak gibi duruyor gürültünüz sıyrılın kınınızdan gözlerimin keskin ayazında taneleriniz rüzgar çığlığı titreme siz yosun bulaşığı çocuklar ruhumu dişleyen gecenin teninden kalkıyorum sabaha koynumda çırpınan yağmurlar uğul uğul yangınımda. mutluluğu gize dönüştüren gözyaşı her saati doldururum zamanı kaygılandırarak kuş kanadında arzularım kekeme sözcüklerim büyür çöz alnıma davet olan yazgılardan görebildiğince sızımı. alabildiğince denizim sığdırılamaz resimlere ki, nemli gülüşlerimde sahiller var sessizliğin sarısı öpüşürken kentimde gri esintilerde günü sensiz kucaklıyorum beyaz ve siyaha düğüm atıp serpiliyorum sulara uzakla yoğruluyorum doyumsuz hışırtılarla pencereme vuran taze aydınlık yalnızlığı sevseydi aklımın kenarındaki sana kıyamet olurdum ıssızca koyuldun yollara çıplağı kaldı şehrin. tadı tuzu damağımda yaşantıya yeniden yeniden uyandım. dün hep aynı renkte paslandı kaç bahar daha büyüdüm astılar uçurum masallarımı deli bir poyraza utancını kaybetti içimden çıkanlar ve yeni bir sabaha gölgeniz yüzümü dondurdu teriniz karıştı tenime siz inatla hep böyle bana vardınız tutuk ayaklarınıza cehennem takıyorum oysa kıvrılıp kıvrılıp uzuyorsunuz dilimde türkülere öpmeyin diyorum dudaklarımdan dudaklarım ki haykırmalar içindir ...... |
ne zaman bitecek
bu düş yanığı sayıklamalar
ne zaman bitecek
bu acılarım iniltisi
belki bir umut diyelim mi Cevahir
ama şu da var ki
hangi karanlık
sabaha çıkmadı ki....
ne güzeldin şiir tebrikler kıymetli şair
saygıyla hep