Buzulzaman sıırından soyunduğunda gece küllerinden sıyrılır toprağa rüzgâr tadında akşam göğsümün ağrılarını uyutur yolun başında menzil kendine kayıp bir saray.... sağır dudaklarını öpüyorum yağız atların saçlarımda dağınık yıldızlar ve yağmur sesleri.. alnına ay vuran kamçılı vakitlerin kanatlı karanlığı.. zeytin gölgelerine gidiyorum yalnızlığın eşiğine lambalar kopuyor uykumun içinde sis buğusu gözlerime uzun saatlerin sakal bırakan kuytusu.. berbat gecenin katran ve buzul sayıklamasında pencereler bir şeyler anlatıyor içimin körüne oysa ışıklı parçaları var ruhumun yangın işleğinde.. kıyı/sız bir orman kısık çağrıların sızan yaşları ki, ırmaklar takılır sözlerimin gece büyümesine düşler bir bakıma usulca her yıl biraz daha kısalıyor aynalar bana mı öyle geliyor devrilirken takvimler ağzımın kıyısında bulutsu çiçekler dağınık ve huysuz ikindi. büyük kopmaların ıslığını kundaklıyorum dilimde,dilsiz dünya kramplar içinde zaman sırrından soyunuyor hiç bir el masum kalmıyor ay karışıyor alnımın çatısına şehirler de batıyor susan yaraların buzul divanına dokunsam gecenin ötesi bir derinliğe kaybolur parmaklarım.. söndür ışıkları kalbim ...... |
Hep ışık saçan yanıyla karanlığı aydınlatmak adına...
Gül yüreğine sevgilerimle....