Zincire geçirilen uykulareli böğrümde ah’ları dövüyor gün sefil ömrüm anıların siyahında .... ve kalemimin ucunda zavallı yol bakınca sözlerime anlayamaz beni kambur adamlar parçalanır göğsüm sizi her dizeden çıkarırım ateş dansında tükenmeyen vakit başlar içimde binlerce tekrarlar ruhumda şair uyutur yorgunluğumu sakinleştiren denize dökerim pınarlarımı çünkü, rüzgara sokulan çocuklar benim yüzüm durgunluğun saadetinde vurulurken nur çiçekler aşkın dizinde sözün eridir sevişmeler yaramaz ilkbaharın tahtına çarparken heybetli kuşları ürkütürüm ağzımda gök kırbaçlar dilimi türlü hayaller görürken geçmiyor günler aynada yanımda hep yabancı Işığa hasret dolarken dertleniyor odamın duvar gölgeleri yüzümü çevirip dirsek atsam güneşe geberse çıldırasıya karanlıklar ki, durdukça kırılıyor mor dalların salkımında bahar ihtiyar ağaçlar devriliyor üzerime sonra İrili ufaklı taşlar yaladıkça tenimi başım öne eğilme Anneler ölür ve tüm küfreden sesler kurşun terine atarken gözlerimi kederim geceden de kara kıvırcık saçlarım gülerken nefesimi duyuramadığım gurbetin koynuna susmalıyım ve yağız bir ata bindirmeliyim özgürlüğü korkular titrerken köşe başı bir söğüt çeşmesinde dinlenir bedenim sis yangından kaçırdıklarım geriye dönmez sevmelidir beni bahtım İnleyen karanlık emzirirken dakikaları zincire geçirilen uykular sarsıyor şehirler yıkılıyor fırtınama soğuk iliklerimde ölüm büyüyor Sırtımda İstanbul ..... |
ve odaklanır dibine teninin
habire tırmalar, tırmalar dibini gözlerin
ve ucundadir direncin
can, can çekişir
uyku üryan ve öfkeli...
Çok tebriklerimi bıraktım imgeleri güzel şiire ve Şaire.
Saygılar, selamlar.