dökülür iliklerime gökdilsiz kuşlar sessiz iğdeler yalnızlığın yağmurunda yarım kalmış şiirlerde büyür dar sokaklarda Eylül’ün çatlayan aynalarında çocukluğumu unuturum tanıdık saatlerin iştahlı gündüzüne bağlanan tohumlar tenimde susar sıcak bir rüzgar eser ceketli anılara elbet düşleri görürüm soluk mevsimde denizin olgunlaşan ışığında ki elimi uzatsam uzak bir uçtur kendime bağlanan dallar ve eski cehennem sağanaklarıma hazır nabızlar zaman ne ölümü koyuyor ne de kıstırıldığım yaşamı yollara hüzün göçebenin ağzında kanıyor renkler iklimlerin uçuruma değdiği vakitte günü heceliyorum herkesin masalı çoğalmışlığı var aşkın ıslağında kundaklanmış gecelere alışır yaralarım gözlerimde öksüz giyinmeler beynimde kanatlanan martılar pembe ağıt yakarken kilitli odalara pas dilim günahları tanır şarkıları/ ruhuma aşkı dokuyan beyazın yolculuğu başlar gecelerde özlemlere kollanırım penceremde gümüş ay kenti yürür dağlanan yüreğimin dökülür iliklerime gök. .... |
Renkler siyaha çalıyordu, kaçtım kaçacak yerim yoktu...
Uzun ve siyah bir kıştı...
Sonra nesneler durağanlaştı, flu bir geçişti...
Nasıl mukadderse öldüğün yerden doğmak, öyle...
Dardayım avazım çıktığı kadar, fakat sessiz...
Gece ki doğsun, iyi olmanın şafakları...
Şafaklara devretti gün bitmeden her şeyi...
Hatırlıyorum, yapayalnız bir kıştı...
Çok saygımla.
deniz_tayanç tarafından 5/4/2021 12:05:55 PM zamanında düzenlenmiştir.