DUDAKLARINI NEHRE EĞMİŞ GÜL GONCASITut ellerimi diyorsun Dünden kalmış yaralarını sevip okşayan ve onların saçlarını mütemadiyen tarayıp ören ellerini neden tutmak isteyeyim ki ? Ki sen bunu bir de ben öperek beslerken yapıyordun o küçücük ellerini ... Pişmanım diyorsun Sorun pişman olman değil ki Kalıcı olmaması renginin ve saçma sapan bir döngüye dönüşüp yüreğimi dişlemesi Ben yüzünü asmanı “gel bana sarıl” oyununun ilk adımı zannederken ... Kaldım diyorsun Gittiğinde açılacak boşluğu neyle nasıl dolduracağını bilmeyenin gitmemesi kalmak değil ki Ki sen gözlerine bir de uzakları sevdirmekle meşguldün Ben göğsüme zimmetlemişken o taze köklerini ... Aşk diyorsun Ama ben biliyorum düşmemek için tutunduğun bir dalım ben -belki de susuz kaldığında içmek için ayırdığın son damla- Ya bir rüzgarın fısıltısına kanıp gideceksin ya erken gelmiş bir baharın mesnetsiz muştusuna Aşk diyorsun Ama koynumda bir yolcu gibi -ve koynum bir eski durak- bir sonraki otobüsü bekliyorsun Keşke o gün sevgilim su içişini bir gül goncasının dudaklarını nehre eğmesine benzetmeseydim ... Özgür SARAÇ/Râzı 100321Denizli |
su içişini
bir gül goncasının dudaklarını
nehre eğmesine benzetmeseydim
....
Ya işte kendi elinle düşmüşün şikayet etme. Bir sonraki otobüsü beklediği filan yok. Öyle olsa koynunda ne işi var?....:))
Selamlar