gri sessizlikgüneşin gözbebekleri kısır şiirin yalnızlığında büyük bir kente sustu ışığı bıraktı yere kör gülüşleri uykulardan uyandı gri sessizlik... o vakit duvarlara yıkılan saadetlerin boynuna asıldı ölüm sis alnını kızgınca dayadığında pencereye acılar çırılçıplak bedenlere giydirildi kaderin gölgesinde aşkın yüzüne ’ay’ doğdu ve enkaza durdu aynada tüm suçsuzlar kirli su birikintisi gibi yürüyor içime vakit azarlanmış yağmurlar döktü yorgunluğunu düş dalgınlığıma bedenimde sığınamıyorum serseri sancılara mor hışırtıların yüreklerinde de demlenmiyor şubat soğuğu susuş sevişmeler kıvrandırıyor güçlü bir rüzgar toprağımda biten isteksiz yüzleri _sizin kalplerinizi oraya anneniz mi dikti_ _nerde ayaza mı sürüklendi güneşin çocukları_ gün seni nasırlaşmış hayatın kalbinden alıp içimin yeşil uçurumlarına bırakacağım sular ağlayacak at koynundaki ihtimal çığlıkları iri bulutlarından özlemleri gövdeme indirip ve kamburlaşmadan hüznün dallarında sırtım kaybolacağım ölümden _dudağımda korkunun uçurum yaraları_ _veda edilmiş bir çiçek şimdi_ kısır şiirin yalnızlığına öldü güneş çevirdim zorlukla umutları öylesine karanlıktan .... |
Tesbih!
Yani sabrın, tevekkülün, teslimiyetin adı.
Her şey Rahmanın kudret elinde korunur.
Yine eskilerden gelen, daim tarzında, yeni öz'ler dökülmüş kalemden.
Hakk daim eylesin!
İki cihanda yüzü ak olsun.
Çok saygımla.