KAPISonra bir gün düşüyorsun Tutunduğun herkes -ve her şey- seni terk ediyor Putlar diyorum -sadece heykeller değil her şey- dilsiz halden anlamıyor Yaralarından öpen yok Ağırlaşmış bedenini sarıp sarmalayan yok Her yer nasıl da zifiri karanlık -ışık lütfen bir tutam ışık…- ve abartılmış elleri de boğazında nefes alacak mecalin yok Kocaman bir yangın işte külden başka çıkış yok… Sonra bir kapı beliriyor önünde Bir kapı Ol! yazıyor üstünde Görüyorsun -girip çıkıyorlar- Zekeriya’yı Musa’yı İbrahim’i… Hatırlıyorsun Katliamı Kızıldeniz’i Ateşi… Görüyorsun -gülümsüyorlar- Ashab-ı Kehf’i Nuh’u Belkıs’ı Meryem’i… Hatırlıyorsun Üç yüz dokuz seneyi Gemiyi Tahtı Kelimeyi… Sonra utanıyorsun ve kızıyorsun kendine Dilin çözülüyor artık elinde değil dizginleri “Be hey şaşkın” diyor “ve yolunu kaybetmiş adam Ol Kapısı varken bunca sene ümitsizlik içinde debelenmek de neydi ?” …. “Hiç mi anlamadın Çamurdan kuşları Demirden seddi ?” …. “Ya Hızır Hızır’ın derdi neydi ?” …. “Kapı Üzerinde Ol! yazan kapı hep gözünün önündeydi” Sonra bir ses duyuyorsun Aşk Dostluk ve Rahmet kokuyor… Duyuyorsun -Şah damarının orda bir yerde- “Ellerini aç artık” diyor “Geç kalıyorsun!” Özgür SARAÇ/Râzı 15122020Denizli |