Sarışın Bir Ağlamaktı
Sarışın Bir Ağlamaktı
sarışın bir ağlamaktı ikimizinki de temmuzu paylaştık bir yastıkta temmuzda olmak tek suçumuzdu ağustos rüzgarlarına için için ağlaşmaksa yalnız ama yalnız bana düştü temmuz boylum nisan bakışlarınla mı ıslattın bakışlarımı sabaha saçlarını ısladım hayata katlanmanın tek mefkuresi buydu daracık bir odası vardı kirpiklerinin kırmızı ışıklı kırmızı ışıklı yataklarda öldürdük aynı anda hem birbirimizi hem kendimizi dokunsak yalan bakışsak doğruydu yalan seviştik doğru bakıştık konuşmaksa beklenen sekizinci bir iklimdi ben ne zaman şarkılardan dem vursam senin baban öğretmendi şiirler söylesem menekşe haline gözlerinin eylülü yitirmişlik çıkardı kahkahalarımızın yağmuruna aslında kahkahalarımız yoktu bakışlarındaki sevgi aşardı boyumuzu oda numaran yok kırçılız el ele iki alev parçası yerin mekanın zamanın bir tek İzmir derdin yerim yok ama gurbetim İzmir güzel ancak sende bu kadar yerine otururdu ama güzel ancak bu kadar değersizleşirdi …….belkide………. ……benim için hiçbir zamanlaşırdın kırmızı ışıkların sönerdi gözlerim kapanırdı elden ele dolaşırdın dilden dile gezerdin ömrümü gezerdin ölümüme dolaşırdın zaman ve kimse bizi bilmezdi bilseler de dinlemezlerdi sarışın ağlardık senin bir yerin yok sadece gurbetin İzmir benimse ne bir gurbetim ne yerim yurdum evrenim bir tek menekşe gözlerindir ev sahibim oda numaran yok ya da ben görmedim kim kim belli değil sofamız kirli bir dünyaya açılırken seninle sarışın ağlardık kirli bir yatakta kirlenirdi tüm kırmızılar elimi tutardın ismini söylerdin bir buselik yerin vardı yanağında sanki dünyalar benimdi sesinle sarhoşlaşırken iklimsizliğimiz kimliksizleşmek her şeyden güzeldi şenliksiz de olsa sevişmek bir seninle özeldi ve hala bir oda numaran olmazdı dolabında asılı kadifeden kırmızı bir kalp içinde “canım annem” tek bavulun kış mevsimine kalmış narinlik ipek bakışlı seslilik yıkılmış ön yargım hangi kuraklara kaldın sen yağmur böceğim ilk sızım şarkısızım şarkın olayım senin son sızın ıslıksız sevdi ya seni bu oğlan tek ıssızın seninim ağustoslarım sarışın kaçamaklarım sana değilse ölüme ömrümde gözüm yok kirlenmiş dünyama sözüm bir senin tanınmamış haline ve halinle temizim tertemiz ihanet kışkırtıcısı duruşunla küstüm bulutlara ilk suçumu seninle işledim temmuz yangınlarında üşüyerek ağlayası köpekliğimi kimler affetsin sana dokunmuşluğumu bulutsuzluğuna doymamışlığımı değil mi temmuz suç ayımız bizim ağustoslar haşin yıkıcı özlem mevsimimiz senin yerin yurdun yok bir İzmir gurbetin benimse evrenim tek ev sahibim menekşe kokuşlu gözlerin oda numaran yok ya da ben anlamadım görmedim ya da anlamak da görmek de istemedim hatırladığım kadarıyla öğretmendi baban ve tek gurbetindi İzmir bir memleketinse yok bense her şeyimi gençliğimi sarhoşluğa yatırdım aradım seni seni aç leş kargaları gibi aradım şimdiyse buldum zamansızlığını belki de zamansız olan bulmalarımdı sen dünyanın en güzel değersizliğisin sarışın ağlardık değersiz gibi görünen güzelliğine ağlardık sen belki aldırmazdın benimse yarım kırık bir şairliğim vardı güya şiirsizliğine ağlardım sana şiirler yazardım aldırmazdın ağlar mıydık kırmızılaşırdık ceplerimde param olmazdı gözyaşlarını merak ederdim sen hiç ağlamazdın gözyaşlarını içmek isterdim oda numaran olmazdı her şeyi sana bırakırdım çaresizliğin çıkagelirdi sırnaşın derdi bu ağustos yağmursuz bütün temmuzlarda suçlarınız olacak sırnaşın bitmeyecek bu istekli çaresizlik dışarıda çirkefleşmiş bir dünya dışarıda bizi saklayacak bir oda yok asla olmayacak ve bütün temmuzlarımız suçlanmış olacak seninse oda numaran yok sarışın ağlardık esmer düğümleşmelerimiz olurdu acısız acılı zevk alışlı kusmalarımız kırmızı ışıkların olurdu o boğuklukta soluk bile alamazdık aklım yerinde olmazdı seninle kucaklaşırdık sen beni değil şaka gibi gelmemi kucaklardın ben ne seni kucaklayabilirdim ne gençliğini her şeyinin yalan oluşunu sahte oluşunu değersizleşmiş güzelliğini kucaklardım oda numaran olmazdı bembeyaz bulutlardan çalardık penceremizi dışarıda bitmezdi oruspuluk oda kapısı numaralı yarim haziran mı ürküttü seni temmuzdan mı korktun bu kadar ağustos göçlerine mi bu gidiş hazırlığın çocukluğunu mu düşündün hırpalanmış düşlerinde düşselliğinde bırakılmışlığını gün gece tuz basılmış sevdasızlığını senin tek gurbetin İzmir benimse bir yerim yurdum yok evrenim tek ev sahibim senin o menekşe gülüşlü gözlerin oda numaran yok….. şairin zorunlu notu: hiçbir acı yürekten bağımsız değildir ve yalnızlık ve aşk doğuştan gelir Kağan İşçen (c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir. |