kimse işçi olmasınderdi yok sokağında otururdum işçi ellerim makinede duyumsardım işçi olduğumu acıktığımda karın tokluğuna çalışmanın ne demek olduğunu hep önüne eğilmekten ileriye akamazdı işçiler yükselir giderdi karşılarındaki dağ anlamazlardı nasıl bir ağ atılmıştı üstlerine nasıl bir duman girerlerdi içlerine sivri minare uçları gibi boğar, karartırdı havayı birileri bir müzik çalsın isterdi sokak çevreyi umutla saracak ılık bir yara bandı bir şarkı sımsıcak karanfil sokağından geçerdim evler birbirinden uslu insanlar öyle yumuşak bir yumak atılırdı sanki ortaya ve.. kedi insanlar oyalanırdı bir şey verirlerdi elimize bizim üstümüzü örtmeyen kara bir silah bölünmez ekmek bilmezdik birbirimizi vurduğumuzu balonlar uçuruyoruz sanırdık göğe oysa biz değildik insanları çift çift öldüren nede korona virüsler kimse işçi olmasın derdi yok sokağında sokak taşımayı bilmiyorsa kolunda koltuk değneği yaralı bir çok anneyi bağrına taş basan yüreği buz tutsun diye dua eden babayı. işçi ellerim makinede kulağım kapıda dinlerdim bu çıkmaz sokağı en çok da duyulurdu anne sesleri çocuk seslerine karışarak.. 1 Mayıs 2020 / Nazik Gülünay |
yüreğine sağlık Üstadem ,
ders vericiydi,akıcı anlamlı
sevgi ve özlem vardı
düşündürücüydü
kutluyorum
Dualarımla selamlarımla her daim.