7
Yorum
20
Beğeni
5,0
Puan
6425
Okunma
sen hep hayatın yüzüne yüzüne haykırdım derdin
oysa sözsüz şarkılar gibiydi sesinin rengi
aşktan ölmek,
kaza süsü vermek kadar kolaydır derdin
belki de sırf bu yüzden
hayatın hep sol şeridinden gitmeyi denedin
bence sen hep giden tarafta olmanın
tarifsiz heyecanını yaşamak istedin
hangi fotoğrafımıza baksam
her an verilmeye hazır bir veda mektubu gibi
duruyordun yanımda
bense git deseler gidemez, kalmak arası kararsız
yarısı gölgede kalmış yüzler misali
kederi saklı resimlerde kaldım
sen hiç merak ettin mi
içimdeki tenhalığın sebebini
fortenin iki ucunda
tiz iki nota gibiydik birlikte söylenemezdik
birlikte sustuğumuz hazin bir aryaydı ki aşk
zordu hiç yaşamadan anlatmak, çok sesli sevdaları
yanıtı hep geç geliyordu senden,
cevabı beklenmeyen soruların
belki de masum bir yalan yerine susmayı deniyordun
hiç de kazara saplanmaz diyordun, hiç bir bıçak
kahkahalı bir çocuğun koşarken sevincine
sen içinden mektubu alınmış beyhude yüzen
bir cin şişesi kadar anlamsız olamam derdin
oysa gözlerine baktıkça okuyamıyordum artık
mürekkebi akmış ıslak bir mektup gibi
umudun gülleri solmaz diyen bir şarkın vardı
vazoda çoktandır unutulmuş ölü güller gibiydi yüzün
hüzün hayatın tek ispatıdır, aldırma derdin
ölmekle kederin hiç alakası yok diyen de sendin
ben sırf bu yüzden
bu şiiri hiç yazmak istemedim
aşk sanki daha yeni kaybedilmiş de
henüz kırkı bile çıkmadan
arkasından konuşuyormuş gibi olmak istemedim
ben de anlatmak istemiyorum artık
sürekli damlatan bir musluk gibi
acıyı susmak gerekmiş anladım artık
beyaz bir güvercini uçurmak gibi
giderken dudağımın kenarına bıraktığın
o son öpüşün izi
ne zaman gülsem kanıyor uçuk bir yara gibi
virgül yerini şaşırırmış çoğu zaman
tam olması gereken yerde...
nokta.