DELİNİN BİRİ BİR GÜN / BİR KENTİ ÇİĞNEMEKBoşluktayım Tek ısırışta adamı ikiye bölebilecek dişleri var namussuzun Dişleri ve durmuş bir saati Düşüyorum Yönsüz bir düşüş bu ilkel… ilkesiz… Puzzle parçası gibi hissediyorum tek başına çaresiz Dostoyevski de böyle hissetmiştir diyorum Babasının gözleriyle kestiğinde bileğini ve Vincent öptüğünde arzuyla tabancasının tetiğini… Düşüyorum Kanadı kırık bir baykuş yağmalıyor zihnimi Pençelerini uzat diyorum zülüflerimde yer var Tutamam diyor ben Anka değilim ki ! En son bir çift göz hatırlıyorum bohçalamış kendini ve kıpırdayan ama ne dediğini anlamadığım dudaklar Üzerine yarım yamalak seslendirme eklenmiş sanki -Niçe koparsın geveleyen dilinizi !- Boşluk Bukowski’nin tutunamayan kadınlarla sevişmesi kadar berbat bir o kadar anlamsız görünüyor Düşüyorum Neden kiralık bir tadı var meretin çözemiyorum Bir pencere geçiyor yanımdan Kendimi defalarca kıyısından kustuğum önündeki saksıda her mevsim kuruduğum benim pencerem mezar taşından tanıyorum Ve kocaman bir sütun Selimiye’nin sütunu Melekler izlerken tövbeden bir çekiçle kendimi tekrar tekrar yonttuğum… Sesler duyuyorum belli belirsiz Şairler -sanırım- kuralları tartışıyor Şiir diyorum kusmaktır bazen bazen de doğurmak kendini… Kimse duymuyor Ah Furuğ ! diyorum sen anlardın beni İnanmadığın halde “Sevgili Perviz… “ diyerek az mı dişlemiştin etini… Çok şey bilen fotoğraf albümlerinin ağzını dikmeli ve sokakları tercih etmeliydim senin gibi Sokaklardan başlar çünkü Yalnız/ca kalanlar çiğnemeye bir kenti Ne kadarına izin verirse artık şairler ve güvenlik güçleri… Dali ! Sevgili Dali ! Düşü/nemi/yorum Ayakları ağzında bir adam olarak çiz beni… Özgür SARAÇ/Râzı 09062020Denizli |
ağzını dikmeli
güzel bir şiir gönlüne sağlık