DELİNİN BİRİ BİR GÜN / AĞLAMAK GÜZEL KADINLARA DA YAKIŞIYORBen kendimi bir(ş)ey zannediyordum Hatta emindim İlk üvey annem yıktı bentlerimi Allah dedi seni sevseydi böyle yazmazdı kaderini -acıttı tabi- Sonra Funda zillisi Ben dedi doktorlara avukatlara… sense şu kalabalığın sıradan bir parmağısın O zaman öğrendim ne büyük bir hapishane olduğunu kelimesiz kalmanın Artık bir tanrım yoktu ama olsun dedim Bakmayı dikkat ile birleştirmeyince tahammül edilebilir bir bedenim vardı bir de iki resim arasındaki 7 fark... bulmacalarının birinden aşırdığım kedim Schrödinger’in de bir kedisi vardı - kutuda ne halt ettiği belli değildi gerçi - Pavlov’un salyalı bir köpeği Darwin’in bir sürü maymunu insan olmaya yeminli Funda’nın bir hayvanı yoktu ama güzel bacakları vardı bir de bana Hamstermışım gibi bakardı İlk iş kendime cenneti olan bir tanrı aramaya başladım Üvey annem hala Allah’ın beni sevmediğini düşünüyordu Osho’ya sordum Kutsal kitapları bırak dedi Kendi aklınla yola çık bulmak için tanrıyı -namussuza inandım- Aradım ve buldum Rujunu dudaklarımın kenarına silen bir kadın -bacakları Funda’dan güzel olmasa yalan yok tanrı olduğuna inanmazdım- Kendimi şah zannettirdi rujlu kadın Başkaları fildi piyondu kaleydi… umurumda değildi Ta ki rujlu kadın avuç içleriyle toplayıp aynı torbanın içine tıkana kadar bizi Anladım o bir tanrı değildi Zaten hep merak ederdim boynunun kenarından neden gaza gelirdi Dön dolaş kendime bir ağaç buldum Chuang TZU gibi kelebek olmayı deneyecektim ama önce bir koza örmeliydim Gözyaşlarım iki numara büyük geldi Tuttum gözyaşına dönüştüm Wu Hua !… eh işte idare ederdi Kendi yanağımdan süzülürken bir şey fark ettim İhtiyacım olduğunda kimse ellerimden tutmamış Bu yüzden gariplerim ceplerimde saklanmaya alışmış -eller cepte tanrı da aranmaz ki- Sevgili Enki ! Ellerimin ıssız bırakılması da bir nevi terörizm değil mi ? Geri döndüm - Funda bir doktor avlamıştı adını hatırlamıyorum ama harfleri baya kalabalıktı - Sorunum da orta yerde duruyordu bir tanrı bulamamıştım üvey annem de hala Allah’ın beni sevmediğinde ısrar ediyordu Krishnamurti’ye sordum Döndüğünde sorun hala orada duruyorsa baştan yüzleşmek en iyisidir dedi Vav! Ne muazzam bir cümleydi! Derindi bir kere ve gerçekti! Param yoktu ulan dedim yoksa ben estetik yaptırmayı bilmez miyim? Kilitlendi Krishnamurti… Gittim kendime bu sefer bir deniz buldum Ağlayan bir kadın vardı kıyısında Yanına sokulup tüm tanrıları denize tükürdüm Sonra kadına döndüm Oscar WİLDE dedim yanılıyor ağlamak güzel kadınlara da yakışıyor Kadın birkaç gözyaşı sıkıştırdı avucuma Teşekkür edip gitti Balık ekmekçiye dönüp Bunlarla balık ekmek alabilir miyim? diye sordum Güldü… Çok güldü… O güldükçe parmaklarımdan başlayarak tüm vücudum bir gölgeye dönüştü Hatta gölgenin de gölgesi Eyvah dedim Kimse imaj ve suretten yoksun bir sıfat ile sevişmek istemez ki ! Bayılmışım… Az sonra elişi kağıdından kesilmiş insanlarla el ele buldum kendimi Başım da ağrıyordu Keşke dedim Usta Oogvey’i dinleyip bir üst levele çıkarmasaydım zihnimi Sonra bir makas el ve ayaklarımdan keserek diğerlerinden ayırmaya başladı bedenimi Anladım Allah’ım dedim canım Allah’ım! Kusurum büyük affet Funda bir şey değil de Allah’ım keşke üvey anneme inanıp seni bırakmasaydım… Özgür SARAÇ/Râzı 02052020Denizli |
demek ki geçersiz alamadığınıza göre .
üvey nereye yakıştı ki şiire yakışsın..
Funda da aklınız kalmış :)
kalem çok çok güzel ..
daim saygım ile