/Hakikat çarpıtıldığında ne var ki elimde öfkemden başka…/
Öfkemden vuruyorsun beni sivri topuklu kadın Yazıyooor!… Yazıyooor!… çığlığınla ben kokan bir haberi daha düşürüyorsun kentin meydanlarına Sanki dudaklarının kıyısına bulaşmış kekremsi bir tadım var da tükürüyorsun - öfkesinden ne olur ki erimekte olan mumun - Sergilediğin “Tanrıdan saklayamadığını kendinden saklamaya çalışan kadın” adında durum komedisi Biliyorum oysa unutmadığını kapımın önündeki anahtarı sakladığım yeri Biliyorum öfkemi yelkovanın peşine takıp öldürsen de zamanı ya da oltanın ucuna takıp kurutsan koskoca bir ummanı Buğulanmış camı her sildiğinde adımı gördüğünü pencerende…
Öfkemden vuruyorsun beni sivri topuklu kadın İçimden o dev dalga kopup gelirken bir manga hazırlıyorsun alelacele Ben kurşun askerlerinle konuşurken kıyımdan izliyorsun göğsümün en kutsal yerinden - ne olur ki kendini yakmayı seven yusufçuğun öfkesinden - Farkındasın yenileceğimin Kelimelere… Akrebe… Kurşunlara bir de… Oysa sorsalar muzır düşlerini gerçekleştiren kimdi ? Sivri topuklarını çıkarmadan kutsadığın ten kimindi ? Kaçırırsın gözlerini…
Unutuyorsun dudaklarıma koyup ısıttığını üşümüş kirpiklerini - serçe parmağını öpenin öfkesinden ne olur ki - Ezanları şahit tutuşunu Denk düşüremediğin makyajını Sena market durağını… Zihnin hep kör bıçak bileyicisiydi Bu yüzden öğrenemedi hiç şükretmeyi Sorsalar onca kitap okuyarak unutmaya çalıştığın kimdi ? Bedenin kimi içinde yakmak için yarım yamalak insanların mezelerinde gezindi ? Kaçırırsın gözlerini…
Öfkemden vuruyorsun beni sivri topuklu kadın Azı dişlerin kaşındığında yok sayarak Kiramen Katibini dişi bir Ebreheye dönüşüyorsun yıkmaya çalışan Rahmet Evini - fillerin ayağı altındaki yaprağın öfkesinden ne olur ki -
Tanrıya küsmüştün seni ilk tanıdığımda Yolunu kaybetmiş yönsüz kuşlar gibi tedirgin bir tat bırakırdın öpüşürken dudaklarımda Acemi kumarbaz gibi en sağlam koz diye bir avuç etini ! koyardın masaya - ama yalan yok saçların güzel kokardı ve sanırım hep bir melek tarardı - Şimdi kalkmış içi boş cümlelerden evler yapıyorsun kaldırımlar caddeler pazar yerleri bahçeler ağlama duvarları mabetler… Fark edilmiyor sanma Karakalem çalışma gibi renksiz her biri Finali "duruma uydurulmuş " çalıntı hikayeler…
"Bitecek bir oyuna çocuklar başlar " derdim Yanılmışım Sen de kraliçesi olmayı seviyormuşsun gölgeden ülkelerin Krallar ve kurallar gölgedense ne anlamı var etime dişlerini geçirmenin ?
Öfkemden vuruyorsun beni sivri topuklu kadın Yürüdüğün caddeleri yırtmaçlarına kadar yakasım geliyor Çünkü sen ve şu peşinde sürüklediğin palyaçolar kalabalık oluşturmak için yaratılmış gibi davranıyor Aklım ermiyor bu maskeli baloya Kırk tas su dökünüyorum sonra kırk daha… Keşke hiç unutmasan Saklambaç oynamak yok mahşer meydanında…
Öfkemden vuruyorsun beni sivri topuklu kadın Yaralarımdan öpen hep adını bilmediğim "birileri" - yarası geçmeyenin öfkesinden ne olur ki - Tenimde ne çok isim var bilemezsin sivri topuklu kadın Göz bebeklerinde hepsinin yarı ölü suretler Ne çabuk yerle bir oluyor bilemezsin Daha yeni doğmuşken dudağımdaki mevsimler Neden senin karakterin sahi yönsüz kuşlara benzer ? Ve neden hep gidiş alınır o kahrolası biletler ?
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
SİVRİ TOPUKLU KADIN ve KÖŞEDEKİ ADAM 2 şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
SİVRİ TOPUKLU KADIN ve KÖŞEDEKİ ADAM 2 şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Lelia'nın şairi kalemi alınca eline yer gök şiir oluyor bilirim.
Kralların da kuralların da cani istediği yere..
Iyi ki şiir var.
Tebriklerimle.