Kadın yüzüyüzünün bir kıyısında mona lisa gülüşü değiştirmez pozunu diğer yanda bulutlu hava, yağmurlu ve tekmelenir kadınlık onuru eski yolcularını indirirken yol yeni yolcular çıkar uçsuz bucaksız merdivenlerden hayatla dikiş tutturmak zor der bir yolcu sıkı sıkı sarılmış makaralar zağlarken küçük mahpus evlerin pencere önünde saat çiçekleri gözünü açar bulaşık bir gündür gelen kaç para eder boğazını yırtsa kederden her sabah siyah bir yamadır eteğinde göğsünde çarpar güm güm de güm güm uzaktan duyulmaz davulun sesi gecenin tımbırtıları , kaçışlar yüzü bembeyaz bir çarşaftır sevgisizliğe intihar eden ne zaman dudağının ucuna bir umut yerleşse seslenemeden alır günümüze hükmeden zorlaşır akşamı etmek ucuzlayan altın gibi kadın saklanır yüzünün en görülmez yerine kapı arkasında çırpınır yıldızlar kaçırır bakışlarını göğün taa bilmem kaçıncı katına nazlı bir perisin diye avutulur mahalle tutsaklığı gözü kayamaz yoldan ileri yüzünü büker girilmez yönünden kim bilir kaç çizik atılır kalbine aleyhine çalışır tarih camları kirlenir ruh dantelinin, aynası kırılır sokaklarda kepezeliktir gözünü açmak söylenerek yürür geleceğine silerek yüzündeki sövgüleri tencere tıngırtısı taşar caddeye yüzü çarpılır gittiği ne günüdür bir gün onun olmadı!.. 13. 08. 2014 / düzeltme: 14. 08. 2019 / Nazik Gülünay |