Sıtmakim bilir nasıl da basit şeylere hasret yaşıyorsun dışı seni içi başkalarını yakan dünyada uçurtma uçurmak mesela kırlarda yalın ayak koşabilmek ciğerlerini patlatırcasına dik dura dura içinde büyüyen bir kamburdur yaşam ağrısı aslında üzerine giydirilmiş gömleği kim bilir kaç kez yırtıp atmak geldi içinden kaç kez bağırdın kör kuyulara -hem sen küfretmeyi de bilmezsin- başlarım böyle hayatın anasına,avradına... ben sığamam öyle aynalara kırar yürürüm cam kırıkları bata bata ayaklarıma ki insan en çok kendini öldürmekte ustadır tekrarı olmayan bu tragedyada çöl benim içimde çöl benim içimde sen deli bir kısrak koşuyorsun uçsuz bucaksız içimin kurak topraklarında bastığın yerler vaha anlamalı diyorum kaktüsü dokunabilmeli kederine üflemeli aşkı çölün yorgun ruhuna ardın sıra yürümeli içimde biriken yüklü bulutlar ulaşmalı okyanuslara taş sektirmeli kıyılarda dans etmeli rüzgârda sabah beş sularında sevişmeli usulca güneş doğmalı koynumuzda -bir sıtmadan ibarettir yaşam dokunamazsak içimizdeki çocuğa- ... Necat Uslu |
Tebrik ve teşekkürler...