Kül kedisiEngin mesafelerin narin kanatlarıyla uçan günlere ürperir sesim Gül sessizliği bahçenin nadasa alınmış uykusunda Ağlayan sırrın tarihini gülümsüyorum Uykusuz gecelerimi kemiren yüzünün çarkında her lahza Ruhunu bölüşürken yalnızlığımla Rüzgarlara karışan derbeder bir kent gibiyim Sen benden sor varlığını Sesini Renkleri Ve Can kırıklarını Bir gece daha biterken Açık pencerelere hep yağmur yağar sevgilim içimin nehirlerinde ay’a asılı gölgeler çocuk çığlığı Anlıyor musun karanlığın da ıslık olduğunu Şu sokaklara.. Ahh iki gözümün damlasına çöreklenen özlem Başucumda mum yanığı perdeler hangi hayali indirse ışığa Sen orda uyanık başımda Tıkır tıkır işleyen saat gibi Öyle dokunaklı harfler dizerken tesbihe ikindilere tahta masaları kurup aşkı fısıldayan/ Gizli bir nabızla toprağa ninni söyleyen/ Derinlerin buğusunda çiçeklerin bile uykusunu kaçıran biz’dik Biz iki bakış arasında topuğumuza inen mesafe Kimsenin bu uğultuyu bozamayacağı sarmaşık Alnımızın çizgisinde baharı bekleyen kumrular gibiyiz sevgilim Ellerimizde şiir demetleri söz olup düşerken Her zamanki yerimizde kalbimizi dinleriz Çünkü ruhun elemli mevsimlerinde Asıl olandık Ufka bak Yağmur ince ince yağarken Mavinin kalbinde kül kedisi |