Derk-i deryaIçimin hemhal’ına zuhur eden kuşlar Göğsümde öyle hal ki, Dilimin pelesenk duvarına dağlaşıp gök ağlatıyorlar Sus toplayan semanın zerkinde uyuyor pencereler Saklanan yıldızlara ölüm demeyin Işığının zar’ında mana öyle söhrab ki Akşam doluyor gözlerime..renginde Şems’i sular demlerken ufku Sekinet içinde seyrediyorum Bu ahval yalnızlığı.. Ben duymam kendimi ruhumun cihetinde Mısralarımın dizlerindeki sılayı duymam ben Harfler sığınırken mürekkebime Mevsimler anlatsın beni Yahut bir buğday başağı.. Görmediğim cennetin çiçekleri küskün mü beni bilmem Yahut içime oturup ağlayan çocuk Salkımını tutar mı aklımın Ahh şu varlık Derk-i deryada gül ile yara arasına sarmalanan Ki,üflesem nefesimi suya Su uçar mı Şaha kalkar mı yeleli atlar. Büyüyemiyorsam Hala küçük bir kız gibi ip atlıyorsam Ahh Bu karanlığın mihrabında Gözlerim hala ela mı ANNE! Gerçek mi gözlerim sahi Görüyor mu yeşilin gökteki kuşunu Bu çelimsiz aklımın harında Yaprağı ıslak gül kırmızısı deli çığlıkla eynileştiğinde aynaya Sağın eteğimden gözyaşını Ki,varla yok arası hayat Denize benzer Herkes uyuduğunda Yahut tutunulacak dal kalmadığında Üşüdüğünde bir çalı çocukların ayağında Uyandırın beni Ey derk-i derya Ruhumun esrarındaki bebeği büyümeden ölmem Dem bu dem Neşeyi öğrensin bahçeler Herşeyin bir mühleti var Hayat denilen yokuşta Güneş ağırlasın yüzümüzü |