seni nasıl anlatayımbakma bana öyle çocuk dolaşıp durduğum sokaklarda sensiz alnıma takılacak iz yok maskesini yitirmiş akşamlar yok lakin dilimde duam var sonsuzluk gibi çıkan omuzlarımda dalgın atlarla yalnızlığın bahçesini sularken eline el olacak hasretim üzerime örttüğün örtüde kendime iyi bakıyorum yüzümü pencereye dönüp suskunluğunun başını okşuyorum mermere düşmüş inancı al da gel -çıkalım karanlık uğultulardan- burada yoksun şimdi gözlerini kapat ve benim için dinle saç tellerimi kaleme değdirdiğim şiirleri soluğumu ki kalbindeyken seni nasıl anlatayım çocuk sen ordasın tortuların yaraları sevinci gölgelemesin içten sesle uykularında öpüp seni/ seninle ağlıyorum rüzgarların sesiyle konuşup düşüne giriyorum omuzunda oturuyorum uzak bir odadan seyrederken bizi hissin hazzıyla kıskandırıyorum geceyi var ya gözlerimi ayırmıyorum senden söyle şimdi seni nasıl anlatayım keşke çocuksu bir gülüş anlatsa neden sevildiğini ince tülde yüzü görünen yaban bir ağrısın gelecek beklentilere dokun açılsın perde yolculuk başlasın yanan ışığın teslimiyetinde vardır gerçekliği yazgının biliyorum zordur oralar kendiyle buluşmanın zamanları yalnızlık içinde bilimsel incelemeler derlemeler iki dudağının arasında gece ıslıkları olsun ben görüyorum her yerde ve herşeyde... çok üşüyorsun değil mi peki.. birazdan yarın olacak yine ağrını almaya geleceğim yine kıyıya çekilecek insanlar sen ve ben çocuk sonrası mı... |