gayb'a ve kayb'a dair...
gayb’a dair düşler kuruyorsun. ki
umuda dair bütün yeminleri soluyorsun. nûn’a ve kalem’e andolsun: gayb’a ve kayb’a dair ne varsa hepsi bizimdir. diyorsun ki; yûsuf’u arıyor yâkub ince bir gömleğe yüzünü sürmüş. hasretle çiselerken yağmur, yüzünde damla: titriyorsun, ıslak ve ince bir deri içinde. ağlama demiyorum, ağlamalısın. belki de en girift düşleri kurmalısın. gayb’a ve kayb’a dair bütün herşey, kurgulayabildiğin kadar senindir. boşalan bir beyin mi; yoksa gitgide dolan koca bir sünger mi. söyle sufi: sıksan ne çıkar içinden gayb’a ve kayb’a dair? haydi, sık, sıkabilirsen. ibrahimi görüyorum; yakan ve ibrahimi bir o kadar ibrahim yapan ateşin içinde. ağaçlar dal dal seyrine dururken; bütün sihirleri bozuyorsun; gayba ve kayba açılan pencerenden. dikenli telleri düşlüyorsun; ya da telli dikenleri. bir soluk seyrederken alemi, bir ağaç kuytusunda; sessizce izle: bir şair, ağaçların fısıltısını dinlemekte. gayb’a dair düşler kuruyorsun, titrerken bir ıslak deri içerisinde; ey dost, bütün girift düşleri -ve cümleleri- kurmalısın şimdi söyle, boşalan ve dolan nedir? ibrahimi seyret, ateşin güle döndüğü yerde. yorulduğun yerde otur ve dinle: koskoca bir ağaç, sana seslenmekte. 2haziran2005 mustafa nazif |
titrerken bir ıslak deri içerisinde; ey dost,
bütün girift düşleri -ve cümleleri- kurmalısın
şimdi söyle, boşalan ve dolan nedir?
ibrahimi seyret, ateşin güle döndüğü yerde.
yorulduğun yerde otur ve dinle:
koskoca bir ağaç, sana seslenmekte.
gelen kim giden kim ?
susan kim konuşan kim ?
tefekkür edilecek şiir
yüreğinize sağlık.