istanbul türküsü: LâL yalnızlık
ben bir (h)iç
/ kimse’yim... bir yanımda üşüten bir yalnızlık; diğer yanımda sesime karışmış yokluğun. nedendir ki, çığlıkların yankısıdır uzaklardan gelen. sokaklarda bir gölgedir şair; kendinden kaçak! kafir bir gülümsemedir dudaklardan, an be an dökülen. / hoyrat kalabalıklarda; / bir adın var senin, kirlenmemiş, / beyaz... onun için düş’lerim, en çok beyaza çalar LâL yalnızlığımda. saatlerin adam yutan tiktakları arasında, bir şehir bütün beyazlara inat, en karanlık saatlerinde, sokaklarında kendini o kadar kaybetmiştir. / sarhoş bir ağızda; / eski bir istanbul türküsü. / fahişe bir yatakta, / istanbul hatırası!... bilinmedik hiç bir nakarat yoktur artık. ve bütün şarkılar, hep aynı buruk notayı sayıklamaktadır... bu şehir, âh bu şehir; isyan bayrağını çekmiştir! / bütün fethedilmişliğine karşılık / bir o kadar esir olmuştur... bütün ümitlerim; kirletilmiş fahişe bir şehrin, yatak ucuna bırakılmış bozuk para gibidir artık. umutlar; serkeş bir rüzgara teslim, beyaza çalarken LâL yalnızlığımın, çıkmaz sokaklara dalan noktasında. gözlerimde asi bir yalnızlık, iki tarafı keskin bıçak; / ne yanımı dönsem hep bir yanım kanar / ve yine ne yanımı dönsem, / bir şair orada yanar... düş’lerim; kayıp gidiyor hiç kimse olduğum noktada. bir şair var orada; sokakların kıvrılıp gittiği noktada. bir yanı hep kanar, diğer yanı hep yanar... / LâL yalnızlık... / KâL yalnızlık... 26 haziran 2006 mustafa nazif fotoğraf: mustafa nazif |