kasemkasem: ayrık zaman dilimlerinde söylenmiş senfonik aşk, isyân. a. adam / gözleri gördüğü rüyanın etkisinde, uykusuzluğuna karışmış bir gözyaşıydı. bitmeyen gecelerin sürgünü, dudağında hiç eksiltmediği kasemlere, devşirilmiş umutlarını ekliyordu. adam / hiç yaşamamıştı. b. başka / bir şeyleri arıyordu adam. başkalaşmış aşkların suretinden ırak, gölgesinde bir soluk nefesti adam. adım adım kaybolurken hayatın öte berisinde. gözlerinde kaçak bir korkuydu. başka / şey’ler de vardı kimselerin bilmediği. c. cân /-dı adam; yani kandı. ve biraz da tîne karışmıştı yokluğu. ebediyyet yolunda münzevî bir yıldız, ürkek bir aşk’tı hiç yaşanmamış. adam, daha bir çok şeydi hepsi buna benzer. kayıp adresteki çıkmaz bir sokak, ardına saklanmış eşrûha sevdalıydı. cân / eş zamanlı bir ölümdü. d. dünyada zamansız bir ölüm’dü. yokluğa karışırken apansız, kimliksiz; bir aşkı soluyordu ayrık zaman dilimlerinde, yaşanmış, yaşanmamış, yok ve her an var. başka bir şeyleri ararken adam; başka bir şeyi düşünmüyordu aşkın kuytusunda. tînin tîne, cân’ın câna karıştığı noktada. dünya diyordu adam; dün-yâ. e. eskitilmiş aşkları düşüyordu adam; bir çırpıda ve bir gecede tükenen, yatağın başucundaki kirli bir mendil gibi. tıpkı ve bilakis; tam buna benzer; solumayı unutmuş bir ciğer gibi eskitilmiş aşklar. yürürken eskitilmiş kaldırımlarında istanbul’un, bir buruk şarkıyı tellendiriyordu adam; “acılarımız tarih kadar eski nefes alıp vermek misali olağan zaman” f. fahz ile memur bir şehrin siluetinde, kayıp gitmektedir bu zaman. firkat zamanı, hüzündür yüzler: bu şehirde bir aşk var ikiye bölünmüş kısıtlanmış zaman dilimlerinde, yaşanmaya bir o kadar memur olmuş. dil bir kasemi zikr’eder, kalp ile meşhûn. manzûr bir aşktır bu; fevkattahammül. g. gâbin bir gülümsemedir leyl alnımda çilekeş bir yokluk terennümü hiçliğin ardındaki kayıp adres. gâdir-i nefs bir zulümdür. eğer gidersen bir şehir bütün sokaklarıyla, intiharın seyrine selam duracaktır. adını ansa turâb gâh bâ-gâh; bir tohum, toprağı öyle eşeleyecektir; lem yezel. h. hâ-i nîsâ’dır bu şehir. arsız, şekilsiz ruhları devşirilmiş muamma bir yokuş. şimdi; ey habâib-i aşk; yok-sunuz! mecnûnun bütün hâb-ı nûşinliği bundan. câlib-i dikkat bir ru’yet üzreyken; zerren, rûz u şeb’imde leyâl-i hasretimdir benim. rüveydâ bir nakkâştır parmakların avucumda, göğe büsbütün elimi açmışlığım yine sana. i. sâyebândır saçların esen rüzgârda. ol ki bir dinlencedir kayıp giden avuçlarımda. ıtr ile müsemma mugattî bir tendir; âb-ı revânımdır, âb-ı dehânın benim. âsımâ gibi kutsal bir şehri solurken ruhun, âsiye bakışların nedendir ki kan revan. hicr üzreyken, ruhum sana şâik; bir ben ki âşık-ı didâr-ı pâkinim senin. mustafa nazif |