Hiçkimsesana her baktığımda görüyorum; uzakta bir yıldız, gözbebeklerinde ışıldıyor… gecemde, gözlerim tavanda yarı uyanık. sen’li düşlere kapanacak gözlerim. biliyorum; bir yıldız ne kadar uzaksa, sen de o kadar uzaksın bana. kalabalıkta omuzuna çarpan, en yabancıdan daha bir yabancı, kapını çalan ve o hiç tanımadığın, hiç kimse kadar hiç’im… . rüzgar oradan oraya savuruyor beni. kırılıp dökülen, bir sonbahar yaprağıyım sanki. sen de geleceksin bu parka! ayaklarının altında ezilecek yapraklar. ve sen, ben olduğumu bilmeyeceksin. işte o kadar bilmeyeceksin beni. görmediğin kadar görülmez, tutmadığın kadar tutulmaz, duymadığın kadar duyulmaz, sevmediğin kadar sevilmezim işte! .. . bu eller! .. nice işlerin mimarı eller. imza atan, yumruk sıkan, işaret eden, ve şiir yazan eller. soğuktan üşür ve morarırdı. kalorifer peteklerine dayardım ısınırdı. mevsimin yazında, güneşin yakıp kavuran sıcağında, üşüyor büsbütün. sensizliğin alazında… . korkma seviyorum diye. bir sonbahar yaprağı gibi tıpkı, incinmeyeceğim kırılganlığımdan. ‘önemli değil’ diyeceğim omuzuma her çarpışında. ve bir hiç kimse olacağım. kapının ziline her basışımda. kim o derlerse eğer; biliyorum sen yine ve her zaman, ‘hiç kimse’ diyeceksin… . şairlerin belki de en fakiri, en imkansız aşkın başrol oyuncusuyum. ama sevda bu; nasıl çekilen kılıç girmiyorsa kınına, sevdadan da bir o kadar vazgeçilmiyor. istersen dostum dersin, soran olursa yine, ‘bir arkadaşım’ dersin. hatta bir gün evlenirsen; düğün davetiyeni kendi elinle verirsin. bir hiç kimse olduğum gibi, sitemsiz olmayı da bilirim. gözlerime biriken yaşları gizler, belki de, arkama bile bakmadan, çeker giderim! .. . sevginin tanımını yapacaktık seninle. hani belki biraz da beynimizi yorup, işte sevgi böyle olmalıydı diyecektik. ama aşk bu; yaşanmıyor satırlardaki gibi. ellerini tutuyorum diyorum. gözlerine baktım, hatta sahil boyu ıslandım seninle. dalgalar kıyıları dövüyordu diyorum. sabah gözümü açtığımda, yalanlıyor beni bütün acı gerçekler! .. sen yoksun! .. belki onun için bütün şairler, az buçuk yalancı olur derler. yalan bir aşk bu! ve ben seni seven, en büyük yalancıyım! 1998-istanbul mustafa nazif duran (eski bir şiir ve eski çekim bir fotograf çekimimle) |