sessiz düşüncelerbilmek yetmiyor bazen gözü pekçe umutlar çarpışırken bulutlarla dört mevsimin çırılçıplak kayalarda nasıl çiçek açacağını aklına getir bir savaşın içinde beraber yürüyoruz yüreğine dokunsam gözleriyle bekleyen toprak yağmur vuruşlu sesini dinletir eteğimde ortası sarı renkli çiçekler göğe kurulan merdivenlerden avuçlarına yuvarlanır dağları yumuşatan kavga misali düş kurarım elimde zeytin dalı kolay değil yıldızlarla yerin birleştiği kavşakta derin iç çekiş pervane kesilirken göğsüne yaşamak ırmağı gömülen yalnızlık saat gibi işler bileğine alevine sığdır halimi kısaca mutlulukla hüznü pekiştirmek bir çocuğun süt çığlığını uyutmaya benzer sen uyutma cebinde tayım mısralarında hep yarın/ım bilmek yetmiyor bazen iki dudak arasında çıkan takva nın sonsuzluğa karar kılan kokusunda yükseldikçe deniz. akşamlar duruyor boynunda güzelim ışığın yüzü utanıyor düşerken her adım atışta resmine... şehir özlüyorum kalbin derinlerinde hemen kaçsam diyorum ellerine koluma giren yollar acı veren seslerini anlatıyor duymuyorum ölümü ne zaman öğreneceğim bilmiyorum kaldım ortasında yağmurların boşaldı tüm insanlar odalardan damarlarıma satır satır işlerken kalemini beni hangi adreste bulur kuşlar bilmiyorum bilmek yetmiyor bazen boğuk sesimle çocukluğumu kırıp atıyorum bu kenti /sokakları bütün söyleyemediklerimi uçurumlarından inerken acının sevincin dağlarında çiçekler kokluyorum yoksul ve kimsesiz balıklar gülüyor çarpa çarpa dalgalarına iç çekmelerini çalıyorum penceremi aç yorgunum bilmezsin gözyaşımın damlasından can diye aktığını masada ekmeği/testide suyu unuttuğumu uykulu gözlerimle saksılar topladığımı köşeye saatlerin tırnakları uzamakta ve otuz beşi geçmekte adım gel yanıma otur uzaklığın tadı bilinsin yoksul ellerimi açarken duaya... |