Özlemek Adına Hipotez
I.
o sabah, dibimde, tutmuştu elimden varsam da yoksam da gökyüzüne uzanan bir kulenin altında gölgeyken ve yalnızken daha soğuk olurdu güneş onu düşünüyorum dakikalardır. duyuyorum bir çırpınışta ölümü önüme uzanıp yatan sokağı bir deniz minderinin dibiyle farkındayım sessizliğin ve gökyüzüne bakınca görüyorum gözlerini o sabah, yalnız başıma başıboş bir nota gibi bozkırda onu düşünüyorum dakikalardır. II. saat ibresine kafa tutar gibi ağır ağır ödünç alıyorum seni, ölümden ve zamandan. ıslak ekmek gibi kokardı sonbahar sözgelimi sonbaharda adını unutmak unutmak! ama nasıl maaş gününde gelişen rasyonel olaylar unutmuyorum hiçbir şeyi odamda şahlanıyor odam çingene atları odamı giyiniyorum üstüme dışarı çıkıyorum tramvay arıyorum bu şehirde yok! bir durak ötede seni bekliyorum oysa ne kadar uzak ben sevmedim zamanı hiç, bekledim ve beklemedim şu narı soy dediler ama elmayı da -zaman- ile olurdu oysa yatışmış bir imamın duasından arta kalanla soymadım, zamana kalsın hepsi III. öğrendim öğrenmesine de, özlemek de bir gelişmedir ansızın tanımadığım bu şehir oteller, mağazalar ve iş hanları satın alamadığım özlemek de sonra kış öncesi belli belirsiz yağmur ile yıkamak bütün şehri, adını unutturmadan yaşamak üç-beş güvercin dilinde anlayamıyorum zaman çok yavaş özledikçe yalnızca bu sebepten mi yavaş örneğin özlersen yarını, zaman emekler dahası zaman, zamanla ilerleyip evrilir insanlığa yalandır kısalığı yaşamın. -insanın özledikçe ömrü uzuyor- özellikle de insan dediğimiz şey, sonuna kadar özlüyor. işte, az önce yağmur başladı, çarşamba günlerden dönüp etrafında bir bilinmezliği irdeliyor ben oturur oturmaz belim bedenimi besliyor arkadan destekliyor işte çıkıyor iz bıraka bıraka kuytulardan ölüm alıp başını gidiyor da tek celsede. |