SOLGUN İZDÜŞÜMLERAyrılık ki yine, Kurtulup küflü prangasından, Yürek kapımızın tokmağına vurup kaçtı… Ayrılık ki yine, Bu oyunun tek bozanıydı. Şimdi; Dilimizin caddelerinde başı boş yalanlar, Ve sahte kahramanlıklarıyla don kişot sözcükler dolaşır. Oysa ikimizde bilirdik, Gözyaşının rengi hep aynıydı. Aynıydı, ardı sıra sallanan ellerdeki mendilin rengi. Şimdi; Kapkara bir ten kalır yüzünde İçimizdeki o haşarı çocuğun. Ve Mazgalından kurtulan her namlunun, Mavzerine üç gülün sureti düşermiş. Ve gerçekleri bu hayatın, Bir aşığın belini ancak bu kadar bükermiş. Ve biliyor musun? Ayrılık üç gülün solgun izdüşümüne denkmiş. Ve bilirsen sen, Seyir defterinde aşkın çocuklarının, Her cümlesinde nefes alır yokluk. Bana senden düşen, Tüm hücrelerinde manzarasıdır kırık döküklüğün. Sorular biriktiriyorum bu şehrin tüm sokaklarına, Soruyorum iğde dallarına Kazınan boşu boşunalık nedendir? Ölümün bu en tebessüm hali nedendir? Nedendir emanet bir korku bırakman şakaklarıma, Rüyalarıma titrek ve solgun girmen nedendir? Şimdi efkarlı bir sigara dumanına bırakırsın sen gölgemi. Sana ettiğim tüm dualar eksik kalır. Silmek isterim yüreğimin sokaklarından adını, Sana olan hasretim kabarır. Oysa; Söküp atmalıydın, yıkık şehirlerimin siyah izbelerini Hırslarımdan kurtarmalıydın anlık korkularımın aşikar hüzmelerini. Neylersin, kızıl bir mevsimdir senden sonrası, Şiirlerim başkaldırır yazılmamış tüm repliklere, Kurgularım en sanrı hallerimi, kurgularım düşümde. Sen üşürsün… Mitolojik ütopyalar büyütürüm ay ışığında Sen üşürsün… Sen üşürsün, ben susarım, İncelir bakışları yalnızlığın. Ve ömrümden nefes çalar hırsızı bu aşkın.. Söyle; kirpiğinden kaç tel bıraktın geriye, Hangi tarağıyla taradı saçlarını rüzgar… Yırtılmış fotoğrafların hangi karesini sığdırdın beni. Genlerinde seherin rehin kalır mı sandın kalan? Bilesin ki Tenimde hüküm sürer kokun. Toplanırken eksilir aritmetiği gerçeğin. Ve üç gülün kıskacında başlar Hayatı bu nefretin… Engin Badem -acemişair- |