SOYTARININ AĞIDI
Karşımda umutla bekleyene,
bazen niyet çeken bir tavşan oluyorum. Onlara istediğimi söylüyorum. Kimini güldürüp kimini ağlatıyorum. Sonra bi balık oluyorum ağır ağır yüzen. Hiç kimsenin göremediği kadar görüyorum. Bazen bir masal kahramanı oluyorum. Cariyeler içinde bir padişah, namı diyarları aşmış bir kraliçenin soytarısı. Bazen küçük bir çocuk, Bazen yeterince olgun aile babası. Sonra bir kitap oluyorum Kenarları kıvrılmış, hırpalanmış, satırları yol yol çizilmiş. Sonra hayatı yüklenmiş bir beden oluyorum. Bi orospu eskisi mesela. Beli bükülmüş bi amele ya da hep uzaktan sevmiş, ırzına geçilmiş duygularından korkan bir ibne. Makyajının ardına saklanmış hüznüyle bir palyaço. Sonra şefkatli kolun sardığı bi tekir kedi. Kelimelerini yutmuş bir pantomimci. Kendisi olamayan asi bir rokcu. Karaktersiz bir aktör. Bir çöpçü. Bir hayal kırıklığı. Bir hayatın kırığı. Ne zaman ki bir kuş oluyorum; korkuyorum iki avuca esir olmaktan. "Bir kere olsun kendim olayım." dedim. "Yalnız öleceksin." dedi babam. Ne zaman aklıma gelse babamın sözleri kozasını terk etmeyen bi kelebek oluyorum, hayallere dalarak ölmeyi bekleyen. Böyle teselli buluyorum. Gözlerimi açıyorum. Karanlık bir oda, eşyalar cansız. Tek benim soluğum yankılanıyor. Ne zaman perdeyi aralasam suretim beliriyor karşımda Eski bir eşya, çoktan tükenmiş bir sigara izmariti oluyorum ne kadar hırpalanmışım meğer, ne kadar ihtiyar. Ne kadar yabancıymışım kendime. Bakmayın size sebepsiz gelen gülüşlerime bir de sitemlerime. Delirmedim, henüz. Hep bu aklıma gelenlerden işte. Burası "Hayalhane Çıkmazı". Herkes mutlu. Yalnızlık yok. Gözlerimi kapatıyorum. Kendimi seyrediyorum. Kendim olamadığım için, ne çok şey olmuşum sefilliğime rağmen, Hayal kurmak güzel be çocuk. Onlara kıymasınlar hiç olmazsa. Hüseyin Gökmen 22.03.2016 |