1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
187
Okunma
MATRUŞKALAR KIRILINCA
Yedi kez geldim dünyaya
Yedi kez inandım uğruna doğumun
Yedi kez çekerim sandım bu dünyanın kahrını
Her elemi, her kederi
toprak emer sandım mevsim geçişlerinde
Sandım ki; yedi mevsim taçlanır saçlarım cemre düştüğünde
ve uğruna sonsuz bir yola koyulmak için sevgilinin
yedi durakta soluklanırım en fazla
yolculuk ki cihan-ı arşa
Tek ruha biçilmiş yedi ömürdük biz
Kırılgan, suskun, hevesli, acemi, umutlu
hayalperest ve çocuk
Henüz beyazken yüzümüz
ve bir kundağımız bile yokken örtündüğümüz
hoyrat fırça darbeleriyle rengarenk giydirildik alelacele
Yakamıza iliştirilen imitasyon sevinçlerin
hakkını ödemekle mükelleftik
Neyin borcuydu boynumuzda asılı duran levha?
Neyin hükmüydü bu idam?
Hiç bilemedim
Önce eller uzandı saçlarıma
birer leke gibi karanlıklardan sıçrayan
Saçlarımdan tutup,
ruhumu bir çiçek gibi kökünden koparmaya çalıştılar
Başaramayınca; yalanlarla sıvadılar ruhumu
Sonra yedi kez maskelendi yüzüm
Çirkin bir kukla gibi
Bir ölü gibi kaskatı kaldım öylece
Hangi günahın, hangi hatanın,
hangi sözün, neyin diyetiydi bu?
Neden yedi ömür saklandı yüzüm?
Kalan tek beyazıma yazılıp dursun;
Sözü tutsaksa ömrün
tek adıydı hüzün
Ne kadar sustuysam ve
kabullendiysem balıkların rüyasını
Parmaklarıma siyah çemberler takıldı
Düğümlerini çözemediğim
siyah kurdeleler dolandı ayaklarıma
Aklımı en zeki kargaların çığlığı esir aldı
Büyüdü, üredi, çoğaldı haksızlıklar
Bozuldu mevsimlerin dengesi
Yazıma boran fırtınası esti
Baharımı kömür karası karlar örttü
Ruhum kör baykuş telaşında,
karanlık bir ormana düştü
Her doğumla biraz daha eğildi başım
Eksildim çoğalacağıma
Biraz daha küçüldüm
Biraz daha eridim
Biraz daha azaldım
Biraz daha yitirdim
Tanrının bahşettiği değeri
Karınca yuvasıydı sığınağım
bacasından kurşun döküldü
Kendime yabancı
Onlara aşikâr bir lisana dönüştü suskunluğum
Bir kaplumbağa sırtında ilerliyorken saat
Yetişemedi yelkovan
Akrep zehirledi kendisini tövbeliyken intihara
Kabulleniş bazen en tesirli zehirdir
bünyesinde biriken öyle kolay kolay gitmeyen
Oysa bazen dolambaçlı olsa da yollar
bir cetvel hizasında yaşanmasa da hayat
bir sayı doğrusunda ilerlemeliydi zaman
Kadranı kırılınca saatin
zaman şaşmamalıydı
duasız gömülmemeliydi mühlet
Kornişte asılı ruhum
bir tül gibi savrulsa da rüzgarla
gerçeğimi, bir hikaye gibi yazsam da pervazlarına;
Ne zaman baksam;
başıma vura vura inandırmaya çalıştıkları masallara,
o kabuslu rüyalara, rüyamı fırsat bilip ördükleri ağlara
ve köhne harabelere açılıyor pencerem her mevsim
Tozlu örümcek ağlarından
ve aleni yalanlardan başka hiçbir şey yok son demde
Yedi ömrün birazını ağdan sarkan örümcekler kemirdi
bir vicdanım vardı, bir de günah korkusu
vardır Tanrının bildiği dedim
ezmeye yüreğim yetmedi
yüreğim ki hayallerden bir ormandı
ağaçlarını kurnaz bir tilki kesti
yedi ömürden arda kalanı cümle mahlukat yedi
kör baykuşlar seyretti
çığlığım içimde yankılandı
geriye susmak kaldı
kendi mateminin yasını tutmak
yazık oldu bize
çok yazık oldu mevsimlere
Bilmezler ki; bir kez parçalanınca yürek
dil susar
iflah olmaz ruh
Oysa yedi en uğurlu sayıydı
Yedi mevsimle müjdelense bile
kim tutar kırılan bir matruşkanın yasını
Yedi hikaye, yedi hayat
yedi sevinç, yedi özlem
yedi matem, yedi rüya
yedi damla gözyaşı
kalmalıydı ardımda
ruhumu saran kimin ahıydı.
Uzat ellerini,
çıkar maskemi
Kır ruhuma sıvadıkları duvarı
Yüzüme bir ayna tut Tanrım
Tüm suretlerden azade
senin hükmünle sırlansın
aynanın öte tarafı
Senin soluğunla buğulansın
bir güvercin rüyası
HÜSEYİN GÖKMEN
24.01.2025
5.0
100% (2)