Gökyüzü elinden alınmış uçurtma yalnızlığı
.
her şey senin ağzına bakıyordu gecenin yıldız tozu ve bir mağara örtüsü sarıyordu omuzlarımı ağrısı çok bir gül, dökülmeden az evveldi, durmuş ağzına bakıyordu yapayalnız bir uyku dikilmişti karşıma, üşümeyişim upuzun toprağın kızgın kumu gibi, oturmuş ayaklarımı ovuyordu taşlar dibe batarken son nefeste uzanıp ağzını yakaladım, bir nefes öpmek kusursuz bir düzende işledi nakışını her şey senin ağzına bakıyordu uyuşmuştu dünya ağzının kenarında kırılmış bir suya gölge bırakıyordu avuçlarım korku; kumral kedi, kıvrılmış çaresizliğini şehir bir kibritin ucunda sallanıyordu bu dönüşümsüz yara, kesip atabilsem kangren aklımı oturup ağzını izlemesem hani kasığımda ince bir tül yırtılmıştı ve hala aynı yarayı kanıyordum sen aynı şehirden bir yabancı gibi geçerken yüzün herhangi biriydi, duruyordu akşam boyu ama ağzın tam da bildiğim gibi mor sümbül kesiği gözlerimin önünde çığlık çığlık yanıyordu duvarlardı sırtıma yaslanan ve hayat hala büyükleniyordu. . |
yormadan insanı
finale nasıl geldiğini anlamıyorsun, bittiğine üzülüyor insan...