Kaç gökyüzü kaldı ardımızda
.
yakıyorum kelimeleri bir bir ormanlar ısınmıyor içimde nasıl bir şey senin yoksulluğun beklemelerin nasıl, ya gitmelerin kiraz çiçeklerini öpmek gibi eğilip kanatmadan dudaklarını bir damla suymuşum da yangının ortasında unutulmuş içine bütün denizleri yutmuş karaymışım da, önce ellerim uyanmış duaya sonra gözlerimi bulmuşum geceyi çatlatıyor bu siyah, dokunuyorum aramızdaki sessizliğe sanki yüzyıllardır uykusuzum kilitliyorum kapımı, sokağa uzun bir yalnızlık koyup düş defterim cam kenarı süsü seni de düşündürmüyor mu bazen kaçmak buralardan, kuşları çocuklara bırakıp nasıl bi şey, varıp varıp oraya çok gerisinde kalmak kendinin senin içinden geçmek dokunmadan, yağmuruna ıslanmadan öpüşmeden sevişmek gibi kaç gökyüzü kaldı ardımızda kaça katlanabiliyor en fazla insan acıdan dağları bi paçavra ediyorsa rüzgar ben ne diye dik tutarım boynumu senindir sevgilim; evim, ülkem bildiğim ve bütün sessizliğim neşem, üzümü çok sevmem de senin yaza çıplak ayaklarımı soktuğum o su sesleri mavinin tüm tonları senin, kulağımdan hiç gitmeyen annemin sabah türküleri, ardında bakakaldığım tüm gidenler senindir bundan böyle ne varsa benim olarak bildiğim |
sıcacık..