Bir Şiir Tuttu BiziBir ayağı sallanan bir masadan şiir yazmak nasıldır diye sorma bana... Beyaz bir kağıt boşluğunda sever adım kayboluyor yüreğim çıplak kuytularda.... Sessiz ve derin bir iç kanamayla iki büklüm oluyorum şafak sancılarında. Gölge oyunu oynuyor düş perestler Karşılıyorum satır arası hüzünleri tevekkül ile aklanıyor şakaklarımda kara basanlar, Diyorum ki sessizce; Göçmen bir kuş gibi mi yaşasaydı kalbim acaba Ağzı hayat kokan hayret sokağında...? Ben tenhalık diye serçeleri bilirdim. tutsa tutsa gözlerin tutardı beni ayakta. Bırakmaksızın dururdu aradığım dünler Bisiklete bindirirdi beynimi talimhane meydanında. Günümü gün ederdim duyumların bit pazarında. Beş parmaklı rüzgar esse de dalgınlığımın odalarında... Sağa sola dirsek indirse de anılar Aşk ölümle sürtmeden çoğalsak diyorum yine sabahlarda göçebe bir korkudan almadan önce yara... Kalksın aradan perde beri gelsin mavera Açılsın yüreğimin bavulları Ervah-ı ezele Nasıl hayat bulduğumu anlatayım herkese Aşkın kuyusunda kaybolmadan önce. Yankılanmadan vebalin günahkar çığlığı hasretin demir parmaklıkları arasından Rendelenmiş sözcüklerin en sus haline doldursam kanatsız yarınları. Adım gibi...Sen’im gibi... Doğsa Asr-ı saadet kırmızı çizgisi ’Sevgi’ olan binlerce yıldızda.. Nefes alıp alıp gözlerinden yine yazsam ben sana dört dörtlük tek mısra. Yıllandıkça tatlanan şarap misali aksa içime tüm nehirler çarpmadan kayalara Şahadetin duvağını taksam gelin gibi başıma Dolaşsam Kabe’yi muzaffer bir komutan edasıyla bir destan yükselse Ensar’ın dudaklarından göğün katlarına Uğruna çöllere düşen Leyla olsam Ve Karşı mahallenin düğün neşesi dolsa odama Sen sevda yolunda koşarken bana Turap edip İstanbul’u sersem ayaklarının altına Güller almadan pembesinden yara Beni bir cümleye bağışla...!! Şükürler olsun ki seni hasret diye alnıma yazana. Ferda Özsoy |
bu aşk olmasa ne gül ağlar sevgi bahcesinde
nede dertli büllbül konusur sevda kalpbe girince.
saygı ve selamlar...