Her Ateşten Sonra
Uçsuz bucaksız bir ömür değil ki bu
Sonsuza dek sürsün hasretlik Elbet ölüm bir türkü makamında konar nefesine Elbet bir nehir yanar gitmenin sonsuz kederinde Islak şiirler uzatıyorsa anlamını gözlerine Nefesine değiyorsa yaralı harfler Kavuşmak için bir yarın daha ekliyorsa takvime yaradan Gel, bölüştür beni canım ömrüne. Köklerim bastığın yerleri öperek iner derine Baharı sırtlamış dağların çiçekleri gibi Gülümse rüzgarın çılgın örsüne Eksik kalmasın hiçbir şey bu yarım sevdadan Elbet bir boşluk öldürecek bizdeki derin çığlığı Elbet sonrası sessizliktir bu savaşın Değmeden alnıma sonsuz vedanın akı; musalla taşı Gel, bölüştür beni cennet ömrüne. Salaş bir orman yangınından korkup kaçtı şairliğim Seni ‘Bir ağaç gibi hür’ sevdim oysa Düşmedim bir başkasının yalnızlık şarkısına Dokunmadım yarasına Leyla’nın Yağmur kokusu hikâyene Mecnun olsam da Senin yaralarını aradım hep, senin acılarını Bir gün bir aynada gördüm yara oluşumu sana Boylu boyunca ölmek istedim, ölemedim Ve bu canı canana bağışlayan yaradan adına Gel, bölüştür beni cennet ömrüne. Ağlarsan ki boğulmak isterim gözyaşında Bu sevgi akıl almaz, akıllanmaz bu senli tufan Yanağından süzülüp gülüşünle düşmek isterim gamzelerine Ne muazzam bir sondur bu, böyle yazsın Kiramen Kâtipleri Yazsın da cennet müjdelensin cefakar yüreğime Ey gönlümün yorgun haziran akşamı! Alıp başına giderken dudağımda raks eden şarkı Gel, sevdiğin her şeye bulaştır beni gönlünce. Kalbim kapalı kapıların paslı kilidi Hangi yöne çevirsem acıyor düşlerim Uykular bağışlıyorum kalın harflerle soğuk duvarlara Şarkılar yakıyorum gecenin çaresiz duacılarına Her ateşten sonra seni bekliyorum Çünkü önce gözlerim üşüyor, sonra söyleyeceklerim Sonra dinsiz bir boşluk görüyorum avuçlarımda Gel diyorum ve sen gelmiyorsun. Nedim KARDAŞ |