Özgür Aşkların Kendine Has Kokusu Vardır/ Öyle İçtenŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Postacısını kaybetmiş zamanda biliyorsun,
Cumartesi susarsa felakettir.. ..... Kapıdan içeriye girerken her şey dışarda kaldı.. çıkarken de her şeyi içerde bırakmaya kararlıydım.. Gece oldumu burda sineye çekilmiş özgürlük gibi ilkin çöpçülerin çekilmesini bekliyorum, ardından dilenciler eve gittikten sonra dolaşıyorum arka sokakları..Suyun kıyısında söğüt ağaçları gibi, aramızda biri kımıldasa öleceğiz Dün gece, ileri bir saatte bir yıldız kaydı.. Ardından bir tane daha kayıp gitti, öylece.. Sorularımı dilek tutar gibi yükledim ardından.. Sorularım, İstanbul’un kiremitten eteklerine çarpa çarpa o kayan yıldızlarla ardına bakmadan gitti.. Sorularım hiçbir yere ulaşmıyor fakat yüreğimde yoruluyor.. Bir şarkıya sarınıp uyumadan önce ip ince bir duygu sarıyor bedenimi.. Hani gece yarısı kimseyi uyandırmasın diye yağan o yağmur gibi.. Kimse bilmez, yağıp geçmiştir.. Pencereyi açtığında içeri giren o tatlı soğuk esinti, ve kokudan anlarsın yağmurun yağdığını.. Sorularım sessizce gerisin geri dönüyor, hiç kimsenin üzerine almamasından anlıyorum.. Herşeye rağmen neşe, elem, ve kederle yüz yüze geliyor insan.. Geçen Cumartesi metruk bir mekanda bütün yaşanmışlıklar giyotine vuruluyordu.. Öylesine acımasızdı ki insanlar, başrol kadın gizlediği küçük çocuğunu ortalık yerde bir başına bırakmıştı.. Birbirimize uzun uzun bakıştık.. Yanına yaklaşıp konuşmaya başladım.. Gülümsedi..Hani sanki gülümsemese dünya alıp başını gidecekmiş gibiydi.. Öyle bir gülümsemeydi ki, o gülüşün kıyısında durup soluklanabilmiştim.. Gecenin ileri bir saatine kadar kah koyu bir sohbetteydik, kah bin türlü muziplikler yapmıştık bir birimize.. Onu evine bırakmak için yola koyulmuştuk, minik parmaklarını avuçlarıma sıkı sıkıya bastırırken birden dönüp ’Evin nerde, sen nasıl gideceksin bu saatte’ dedi.. Şaşkınlıktan, fazla uzak değil, buralara yakın diyerek geçiştirdim.. Bana evimi anlatmamı istemişti, ama öyle geçiştirmeden, tüm detaylarıyla bilmek istiyordu.. Seyrettiğim bir film, okuduğum bir kitap gibi betimlememi bekliyordu sanki.. Bazı geceler çok yıldızlı otellerin boy aynasında geçiyoruz.. Uçarken düşen kelebekler gibi hiç bir adreste yokum.. Kıyıda hafif soğuk bir rüzgara bırakıyorum kendimi.. Umursamıyorum..Deli desinler.. Gece rüzgarı kıpırtılı yapraklarından süzülüp şımarık gölgeler bırakıyor üzerime.. Elimdeki fincanın içinde önemli bir şey görmüş edasıyla evirip çevirip tabağa bırakıyorum.. Ellerim çok şeyi istiyor gecenin çınar saatinde.. Uzun vadeli planlar yapıyorum düşdünyamda.. Oturmuşum bir düşün taytayına.. Bu su beni nereye götürecek diye düşünmeden, pavurya büklümlü bir vapura atlamışım.. Nedensiz, koşulsuz, çıldırasıya.. Bazı düşler, ah! nasıl da ıslak bir kuzey gecesi gibi süsler çağımızı.. Bugece gökyüzü yalansız bir devrim gibi.. Sabah olur, Cumartesi’dir; Isırgan kış gecesinde büyük bir sevgiyle ve tutkuyla bir birine sarınmış sarmaşık açağları gibi, üzerimdeki giysiden, karıncaların anlamsız telaşına kadar her detaya tekmil hazırım.. Haydi dökelim içimizdeki replikleri.. Kristal minik cam parçacıkları gibi dağılsın sözcüklerimiz.. Dışarıdan görülemeyen, en küçük bir sarsıntıyla bile kırılıp parçalanarak her yanımıza dağılsın moleküllerimiz.. Sabah olur, Cumartesi’dir; Ellerine dökerim bir ömrü.. Ne varsa sesten sözden ötürü aşk diliyle, sesimin içiyle söylerim sesimin içine.. Ekim-Aralık 17..D.G..
bazı sözler bir kitabın içinde unutulan ayraç
bazı yağmurlar daha sessiz düşer yeryüzüne bazı oyunlar ne yazarsan yaz en çok kendine trajik bazı eylemler en çok kendi muhbirini yaratır bazı alkışlar yalnızca sahnede olduğun içindir bazı fimlerin arka planında yürekte bir çiçeğe bölünme duygusu bazı aşklar izdiham yaratır bazı şarkılar tepeden tırnağa Cumartesi bazı şehirler kocaman coşkular biriktirir kumbaralarda bazı ’düşler’ iki karşılıklı bakış iki çift gülen göz iki yandan örgülü şaç iki ten bazı mevsimler ve kaldırım taşları ve narçiçeği ve incir ve zeytin ve Çaykovski’yi en olmadık anda saran umut ve ikimizin arasında bir yaz gecesi yıldızları yürekte bir çiçeğe bölünmek duygusunun alabildiğine telaşı saçlarında akasya ve leylak kokusu nasıl da gülümsüyorsun öyle alçak tonda öyle sevgiyle mevsimin diliyle ve Cumartesi sarkacında ikimizin arasında denizci şarkıları Üstümüze siniyor umut rüzgarları -Hadi sen denizi topla okşaması için saçlarımızı ardımda bıraktığım şehirleri yakarak geldim- Kuşlarım konsun üzerine ki telaşla yazılmış bir şiirsin son mısrada- |
Özgürlük bazen tutsaklığın ta kendisidir. Ya değilse, hangi derinlik yüzeyden bunca net görülebilirdi..
Merhaba Cumartesi, merhaba..