İler Tutar Yanı Kalmamış Zamanlarda Nedenli Nedensiz Umutlar BüyütüyoruzŞiirin hikayesini görmek için tıklayın (Gülmeyi unutmuşların sevmeyi bilmediği mekanlara dönüşüyor hayat.. Dekorlarda hissedilir derecede tutarsızlık..Suflemiz doğaçlama, isyan texe hiç girmemiş gibi..Zaman,hep kötü adamı oynayacak gibi.. Toplu bir hipnozun koynunda doğaçlama ölüyoruz.. Bulutların rengini bile tahrip ediyorlar.. Cinnet çağında Cumartesi’de dayanamıyor).. Gelecek zaman kipiyle konuşmak istiyorum geçmiş bıraksaydı iki yakamı.. Postacısını Kaybetmiş Zamandayız.. Bir gece yahut sabah,yıldızları yeniden keşfedeğiz.. Hiç kuşkum yok bir çıkış yolu var bir yerlerde,diyebilsem eğer, kesin yeri öğrenmek için zaman ve sabır konusunda oldukça mütavazi olabilirdim.. Gereksinim duyduğum sözcükler düşüncemden dilime düşseydi tutarlı ve biçimsel ifade etmemi bir sıraya sokabilirlerdi sanırım.. Bazen yanıtlarımız öyle kalıcı,öyle sancılıdır ki tüm yanıtlarını bildiğimiz şeyler karşısında ay tutulması gibi kalakalırız.. Yanıtlarımızın belirsizliğini cevaplanmamış soru imlerimiz biriktiriyor sanırım.. Gözlerimizin içine baka baka o kadar çok şeyi yakıp yıkıyorlar ki, yalnızca bir duyguyu anlatmak çok fazla lüks gibi duruyor bu anda.. Tanı konulmuş,her şey basit bir algıya dönüşmüş fakat içimde her yerim tamponlanmış gibi hissediyorum.. Neden,nasıl bir sızıdır diye yürek sorar fakat alt yazıda hiç bir kıpırdama belirmez,saatler durmadan ilerler.. İnsan yalnızca konuşurken kendini sınırlar sanırsın oysa yazarken sınırları daha çok genişliyormuş.. Bu öylesine berbat bir durum ki..Bir şey bulabilme umuduyla olur olmaz tüm yazıları okursun. Korkunç bir fütursuzluğun kalabalıklara sığınan özgüveni dikişlerinden patlıyor..Hakikat dile geldiğinde herkesi kavrayan sessizlik ürkütücü.. Acımasızlık,varlık için düşünülmüş bir yaşam biçimine evriliyor.. Hiçbir şey kıpırdamıyor, rüzgar sanki bir anlığına varlığını unutturmak ister gibi tutuyor nefesini. Kendi boşluğuna kendini gömerek dirilen bir gecenin sessizliği büyüyor. Göz gözü görmez bir gecenin sabaha yakın bir vaktinde insanlar az evel bir fırtınanın tam ortasında yitip gitmemek için incecik bir dala tutunmamış da,sanki olan biten her şey yalnızca bir düşten ibaretmiş gibi gündelik koşuşturmalarına kaldığı yerden devam ediyor gibiler.. Adım adım kulaç kulaç bir zaman..Penceremden yüzüme derin bir hüzün esiyor.. Salondan terasa açılan kapıya yöneliyorum..Koridor ne kadar uzun.. Etrafa serpiştirilmiş mumlar ve dağınık kitaplar eve kalabalıklık görüntüsü vermiş sanki..Her şey ikiye ayrılıyor.. Işıkları açmadan salona geçip öylece uzanmak istiyorum.. Eşyaların yerleri değişmiş gibi..Şimdi bunları düşünecek durumda değilim.. Nesneler bir bütünken,kelimelerim bu dünyaya denk düşmüyor.. Oysa kelimelerimin bütün olasılıklarımı ifade edebileceğine güvenim tamdı.. Kanepeye uzanıyorum,içim geçsin istiyorum.. Hayallerim öylesine ipini koparıyor ki,keçileri kaçırıyorum birden.. Keçilerim boğazı yüzerek geçiyor.. Gündüzün provasını geceleri şakır şakır döküyorum.. Gelecek mevsim’e kadar evden hiç çıkmasam ne çeşit salkımlarımın oluşacağını merak ediyorum..Gelecek mevsimi sabırsızlıkla bekliyorum.. O zamana kadar bazı filmlerin kurgularına çaktırmadan düşler serpiştirmeyi sürdüreceğim..Biliyorum,an gelecek mutlu bir figüranı ağlatacağım, ama olsun bunca yakıcı-yıkıcı bir çağda kim beni bu durumdan sorumlu tutabilir ki.. Temmuz’da çok yıldızlı bir gecede sırıl sıklam ıslanıyorum... Serseri bir ruh,nesneler ve dilimdeki şarkılarla başbaşa kalmıştım.. Temmuz’dayız işte..Etrafta,nasıl desem,dehşet bir Cumartesi neşesi var fakat bir süredir yüreğimin üstünde bir taş oturuyor.. Milim kıpırdamama izin vermiyor,hareket ettikçe yüreğim yerinden fırlayacak gibi oluyor.. Cumartesi şarkıları yahut denizci şarkıları mırıldansam bırakır mı yakamı?.. Temmuz’da dört Cumartesi ellerimde bir İsatanbul hüznü.. Durup,öyle kederli öyle yalnızlık duygusuyla bakıyor ki bana, ’Diren,bırakma beni’ der gibi.İlk defa Temmuz’da dört Cumartesi hüznünü yaşıyoruz..Raftan rasgele bir kitap çekip çıkarıyorum.. K Bozoklar ’Umuda Yazılı Sözler’..Hadi..Kaldır gözlerini yerden yüreğim- Bütün yolların sonu burası..E Alataş’ın Dağçiçeğini çek içine.. Benim evrensel mutluluğum:Dünya şiddetli ihanetlere direndikçe, koynumuzdaki içtenliği saklamak da o denli acıtıyor canımızı.. Zaman,tarihin akış yönüne aykırı mı ilerliyor,yoksa kendi gerçek renklerimize dönüşümüzün bir devinimsel süreci midir bütün olan biten?.. -Oysa ne toplumsal bir ’suç’a’ ortak olmak ne de ona kayıtsız kalıp sadece susmak bile yaşamın vicdan süzgecinde aklamıyor hiç birimizi- Temmuz 29.Cumartesi.16..
(Temmuz’da çıldırasıya coşkunsak
bu kesinlikle rüzgarın hışırtısını sevdiğimizdendir gerisi yalan gerisi rivayettir sabah kuşları girsin diye içeriye aralamışımdır pencereyi) Güldüşlüm Göğüm Issızlıktaki varlığım benim öyle bir çağdayız ki bizzat insan hiçlik duygusunun diyagramı gibi sokak aralarında kaçışan çocuklardan muhtemel olasılıklarımıza kadar meydanlara inmiş iktidarların geçit törenlerine değmemek için yol alır durursun direncin kaynağı Promete’nin dağlarda yaktığı ateştir artık o ateş ki kaç bin yıl geçerse geçsin çıplak ayaklar iz sürer yüreğine içinde bahar şarkıları taşırsın umarsızca/fakat ayracın soğumuş sözler gibidir Şemsiyesiz yağmurum Su’da yakamozum benim ah! bilsen nasıl da kendi imgelerimizle zehirleniyoruz yaşama hayatın yazılamayan replikleri sert rüzgarlar gibi savurup duruyor hayallerimizi kimseye duyurmadan suda suretinle yüzleşirsin bir yerlere dökülür yaprakların/susarsın Seni Hercai Temmuz çiçeğim benim dün gece bütün şiirlerin gözlerine ince siyah bant çektim görsen öyle çocuksu öyle içten öyle ürkek gitmek sözcüklerinde ağır hüzünler ’ateşi susmanın bir yolu olmalı’ Umarsız özgürlükler kaçığı Seni baştanaşağı Hercai takılıp savruk bir rüzgarın ardına kim bilir hangi kentin çıkmaz sokağındasındır şimdi aysız ve yıldızsız bir gecede bulunduğun pencereden çok uzaklara bak hiç bir şey görmemek için bazen bakmak görmemek içindir çünkü bir şarkının sıcaklığına sığın bir dahaki Cumartesi’ye kadar daya sırtını bir rıhtıma dünya tenha mor çiçekli düşler örtelim hüzünlerin üstüne bu daha bir şey değil -Öylece kayıp gidiyor ellerimizden bir Temmuz daha.. Sesim yine nemli bir akşamın suflesi.. İki yakası bir araya gelmez hiç bir şiirin.. Sen hep bir mısra yakın dur gönlüm.. Sabah olur sesim karışır dışarıya,Cumartesi’dir- |
Özlüyoruz varlığını atam
Mavi gözlerini
Bozkurt bakışını
Özlüyoruz atam…
Özlüyoruz gözlerini
Denizin maviliğini andıran gözlerini
Bozkurt hırçınlığı bakışlarını
Özlüyoruz atam…
Özlüyoruz güneş gibi doğuşunu
Devrimlerini
Cumhuriyet fikirleriyin devamını
Özlüyoruz atam…
Velhasıl
Seni özlüyoruz atam…
---- 10.11.2016 – Tozkoparan / İstanbul
İsmailoğlu Mustafa YILMAZ - İstanbul