şifalı otlar
buza kesmiş nehir
kirpiklerim küskün serçelere... kırık dökük bir yaşamın içinden geçer ruhum soluklandığım yerde şifalı otlar bitsin ister şehrin sarı soluk sularına doğru sürüklenirken kayıplarda pagan düşlerim yüzümü kaybettiğim yerde aramam nafile bağlarım çıplak artık çoktan tattı ölümü güz tomurcuklarım efsunî bir hayat fışkırır sandım şarabî şehrin çatlaklarında dua sağanağım kâh putlaraydı kâh tanrılara durup dinlemedim kırlangıcı yaratanı çobanlık ettiğim kuzu postuna bürünmüş kurtlardı geç fark ettim çağlayan olmuş zaman telaşla kıvrılırken üstümde şehirle hemhâldim bilemedim... dizlerime dolanmış bir böğürtlen çalısı ağlamam ondan mızmızlanma ölüm yarın sendeyim gönül gençyılmaz |